Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 05.10.2022
İpek Arslan, otuz yıldır ülkemizdeki farklı sağlık kuruluşlarında çalışmış bir doktordur. Onun yaşadığı değişim sürecini kendisiyle konuştuk. Bize anlattıklarını önce kaydedip sonra yazıya döktük; kendisinden teyit aldıktan sonra da bu yazıyı yayımlamaya karar verdik.
- İpek Hanım, gayrimüslimlerin Müslüman oluş sürecini anlattıkları bazı programlar vardır, bunlar çok da ilgi çeker. Benim ilgimi ise daha çok bizim toplumumuzdaki Müslümanların Müslüman oluş öyküleri çekmektedir. Daha önceden bize, şu andaki inançlarınıza göre farklı bir ortamda yetiştiğinizden, kendinizle ilgili kararları belli bir süreç sonucunda aldığınızdan söz etmiştiniz. Bize anlatır mısınız siz nasıl bir değişim süreci yaşadınız, tam olarak nasıl ve ne zaman Müslüman oldunuz?
- Uzun bir süreçti, tam olarak bilmiyorum. Deist ve ateist olduğumu sandığım zamanlar da oldu. Hayatımı yönlendirmek noktasında pek kimsenin belirgin bir etkisi olmadı. Galiba kitaplar daha fazla etkili oldu.
Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 27.09.2022
MEB, okul yöneticileri ve yardımcı personelle birlikte öğretmenler olarak koca bir eğitim ordusu olan bizler, ‘eğitim verme’ hakkı elimizden alınmış olarak ‘öğretim’ vermeye çalışıyoruz. Eğitim veremediğimiz için okullardan ‘terbiye’ düzeyi düşük insanlar yetişmeye başladı bol bol. Bu durumu değerlendirenler: ‘Okullar güzel, imkânlar olağanüstü ama eğitim-öğretim beklenen sonucu vermiyor? Türkiye gelişiyor ama halkın ahlakı bozuluyor. Biz gerçek anlamda gelişmiş bir toplum olmayı neden beceremiyoruz?’ diyorlar. Elbette bunun pek çok nedeni var.
İnsanların hayatını dört ana bölüme ayırmak mümkündür: 1. Bireysel hayat 2. Aile hayatı 3. Eğitim/İş hayatı 4. Toplumsal hayat. Her insanı ve hayatını değerlendirmek için bu dört alanı birlikte ele almak gerekir. Eğitim veren öğretmenler ve alan öğrenciler için de durum aynıdır. Eser, müessiri gösterir; doğrudur ancak öğrencinin tek müessiri ‘öğretmen’ değildir. Hatta içinde bulunulan koşullar sonucu öğretmen gerçek anlamda ‘müessir’ bile olamamaktadır. Bununla birlikte yine de her toplumun medeniyet seviyesini öğretmenlerine yani insan yetiştiren insanlarına verdiği değerle ölçmek mümkündür.
Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 15.09.2022
Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 02.09.2022
Yakın tarihte bir süre Almanya’da bulundum. Gidebildiğimiz şehirlerde, mümkün olduğu kadar çok kişiyle görüşmeye, konuşmaya çalıştım. Gündeme gelen konulardan biri de Almanya’da yetişen gençlerin ve özellikle de genç kızların evlilik sorunuydu. Özetle şunları söylediler:
• Almanya’da yetişen ve eğitim gören kızlar, evlenecek uygun erkek olmaması nedeniyle evlenemiyorlarmış.
• Bu kızlar, Türkiye’de yetişen gençlerle evlendiklerinde, yetişme farkı nedeniyle görev, sorumluluk, beklenti gibi konularda anlaşamıyorlarmış. Bu evlilikler çoğu kere boşanmayla sonuçlanıyormuş.
• Almanya’da yetişen Türk gençlerle evliliklerde, bu gençlerin büyük kısmı evlilikle ilgili sorumluluklarını yerine getirmiyorlarmış. Ancak bu gençlerin çoğunun Türkiye’den genellikle kırsal kesimde çoğu eğitimsiz olarak yetişip evlilik vb. gibi bir nedenle Almanya’ya gelip orada yaşayan anneleri gibi herkesin arkasını toplayan, herkesin her işini gören, herkes için sınırsız fedakârlık yapan anneleri gibi bir eş beklentisi varmış. Bu nedenle geçinemiyorlarmış.
Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 17.08.2022
Bu başlığa bakarak geçmişe yönelik Türk izlerinden söz edeceğim sanılmasın. Ben, şu sıralar bulunduğum yerlerde, kendi gördüğüm Türk izlerinden söz etmek istiyorum.
Bir süre önce Almanların tarihi değere sahip Cochem Kalesi/Reichsburg Kalesine gittik. 12. yy.dan kalan bu kale, Mosel nehri yanında kurulmuş. Burası bir moloz yığını iken zengin bir Alman burayı satın alıp bugünkü haline getirmiş. Bir tepenin üzerindeki kaleye, Cochem kentinden yalnız bu iş için yolcu taşıyan bir otobüsle çıktık. Kısa süren (bilet fiyatı okkalı) bir yolculuktan sonra kalenin bulunduğu yere yakın bir yerde indik. Az yürüyüp yolun başına gelince ‘İçeri girmek için bilet almak gerekiyor.’ dediler, aldık. Kaleye doğru çıktık, yüksekten tüm kent rahatça görülebiliyordu. O hafta bir Ortaçağ festivali varmış. Pek çok kişi, o dönemde giyilen giyeceklerle o günleri, o günlerde yapılan demircilik, ağaç oymacılığı gibi işleri bunun için hazırlanan küçük bölmelerde canlandırıyorlardı.
Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 06.08.2022
(Almanya-Bremen, Hannover, Dortmund, Rheinland-Pfalz)
Almanya’da bulunduğum sürede yüz yüze ve zoom üzerinden hem Almanya’nın farklı kentlerinde hem de Türkiye’de yaşayan arkadaşlarla programlar yaptık. Bu yazımda programlarımız sırasında ve daha sonra yaptığımız görüşmelerde birbirinden çok farklı yaş, iş ve konumlarda yıllardır burada yaşayanların görüş ve düşüncelerini paylaşmak istiyorum.
Almanya’da Genel Hayat:
Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 28.07.2022
Şu an Almanya’dayım ve büyük bir dikkatle her durumu incelemeye, değerlendirmeye, anlamaya çalışıyorum. Çok önceden gelenlerle, üniversite sonrası gelenlerle ve burada doğup büyüyenlerle konuşarak hayata, insana, varlığa, kendilerine, yaşadıkları yere ve Türkiye’ye bakışlarını; sahip oldukları değer yargılarını karşılaştırmaya çalışıyorum. Türkiye’den gelip burada yaşayanların, buradaki soydaşlarımıza ve Almanlara bakış açılarını anlamaya çalışıyorum. Hepsinden çok da artık Türkçeyi zor konuşan yeni kuşağı dinlemeye, bunların gelecekle ilgili düşüncelerini, hayallerini, Türkiye’nin bu düşünce ve hayallerde yer alıp almadığını anlamaya çalışıyorum.
Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 07.07.2022
BENİM KOCAM
1. SİZ KİMİN EŞİSİNİZ?-Ankara
Adam yıllardır okuyor, araştırıyor, uğraşıyordu. Bu çabaları elbette fark ediliyor, değerli bulunuyordu. Bilgisi ve gayreti sonucu -esasında çok daha yüksek konumları da hak ettiği halde- çalıştığı kuruma yönetici olarak atanmıştı. Bu da iyi bir görevdi, en azından daha çok tanınmasını sağlayabilirdi. Tanınması da onun araştırmalarının, yazdıklarının ilgi görmesine, okunmasına neden olabilirdi. Karısı, onun bu çalışmalarından pek hoşlanmaz, bunlara ilgi de duymazdı. İlgi duyduğu tek şey, kocasının konumu yükseldikçe artan maaşı ve yeni birileriyle tanışırken kendisi için kullandığı ifade sonrası gördüğü yoğun ilgiydi.