Mutsuzluk Nedenleri ve Çözüm Önerileri

Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 11.05.2025

Günümüz insanı, her türlü teknolojik gelişme ve maddi imkânların artmasına rağmen kendisini mutsuz ve boşlukta hissetmektedir. Bu yazı, -önceki yazımızın devamı olarak- mutsuzluğa neden olan bazı durumları ve bunların çözümlerini ele almayı amaçlamaktadır.

Yaratılışın Amacını Unutmak: İnsan, yalnızca hayatta kalmak için yaratılmış değildir. “Ben kimim? Neden yaşıyorum? Neden ölüyorum? Ölümden sonra ne olacak?” sorularını kendisine sormadan yaşayan birey, aslında hayatı kaçırırBuna benzer sorgulamalar, insanın kendisini bilmesi, bulması, yeterli ve doğru oranda tanıması ve kabul etmesi için gereklidir. Düşüncenin makamı olan kalp ve sevginin makamı olan gönül, insanın tüm yaşamını yönlendiren iki önemli yanıdır. Gönül neye ilgi duyarsa kalp ona yönelir. Kalp neye yönelirse akıl onun için çalışır. Akıl ne için çalışırsa yaşam da ona göre geçer. İşte bu nedenle gönlün sevgi sermayesini uğrunda tükettiği varlık ve olgular, kişinin bugününü ve yarınını, mutluluğunu ve mutsuzluğunu etkileyen en önemli durumdur. Geçici dünya hayatında mutluluk ve üzüntü nedenlerinin kalıcı olmadığını bilmek, yaşama yüklenen anlam açısından önemlidir.

Mutluluk Sorumluluğu Kime Ait: Kimse kimseyi mutlu etmekle yükümlü ya da yetkili değildir. Bizim toplumumuzda pek çok kişi kendisini ‘babası, annesi, arkadaşı, eşi vb. gibi’ bir başkasının mutlu etmesini bekler, ister. Bu çok ağır ve kişinin kendisinden başkasının sorumlu olmadığı bir yüktür. Çünkü mutluluk içeriden doğar, dışarıdan değil. Bunun için de kişinin kendisini iyi tanıması gereklidir. Her insan fıtratına uygun şekilde olaya, olguya, eşyaya bakış açısı geliştirir. Dahası yaşanan koşullar, zaman, yaş ve genel anlamıyla insan değişkendir; bugün mutlu olduğundan yarın usanabilir, bugün sevindiğine yarın ilgi göstermeyebilir, bugün özlediğinden yarın kaçabilir. İşte bu nedenle kişi kendisiyle ilgili her türlü sorumluluğu olduğu gibi mutluluk sorumluluğunu da kendisi üstlenmelidir. 

Değerlerine Göre Yaşamak: İnsan, inandığı değerlere göre yaşadığında ancak kendisi olabilir. Kendi seçimlerini yapmayan, başkalarının yönlendirmesiyle yaşayan bir insan er ya da geç anlamsızlık duygusuna kapılır.  İnsan ancak kendi seçimlerine göre yaşadığında mutluluğa götürecek bir doyuma ulaşabilir; ikiyüzlülükten, pişmanlıktan uzak kalabilir. Bu içsel bütünlük, mutluluğu besleyen bir kaynaktır. 

Fıtrata Uygun Yaşamın Önemi: Yaşına, ruhuna ve doğasına aykırı yaşayan kişi, kendisine yabancılaşır. Zamanla aynaya baktığında tanımadığı bir yüzle karşılaşır. ‘Hangi resmime baksam ben değilim’ (C.S. T.) dizesinin ifade ettiği gibi önceki kendisinin şimdiki kendisiyle neredeyse hiçbir ilgisi kalmadığını görür. Fiziksel değişim dahi bazen zor kabul edilmekte; ‘abi’den ‘amca’ya, ‘abla'dan ‘teyze’ye geçiş hiç de kolay olmamaktadır. ‘Bir kız bana emmi dedi n’eyleyim?’ (Karac’oğlan) türküsü de durduk yerde yakılmamıştır. İnsan, insan olduğunu, her canlı gibi kendisinin de geçici ve ölümlü olduğunu, bu sürecin doğal olduğunu hatırlamalı, kabul etmelidir. Kimileri yaşlanma karşıtı ‘estetik ve gençlik ameliyatları, ilaçları, kozmetikleri’ ile kimileri de yaşına uygun olmayan davranış ve yaşam tarzı ile fiziksel değişimine isyanla ömrünü tüketir. Kişi, her yaşın kendisine göre güzellikleri olduğunu bilerek yaratılışına/fıtratına uygun davranmaya çalışırsa daha mutlu olabilir.  

Sürekli Mutluluk Yanılgısı: İnsani duygular –üzüntü, korku, kaygı– da hayatın bir parçasıdır. Kişinin tüm durumunu etkileyen bu duygular gereklidir ve dengeli şekilde yaşanması da doğaldır. Beyin, kalp, gönül çalkalanıyorsa; düşünceler kaygı, gerilim sorun doluysa o süreçte insan mutlu olamayacaktır. Bu duyguları yaşayanların hemen psikiyatra koşmaları doğru değildir. İnsanın diğer duygu durumlarını yok sayarak ‘Sürekli mutlu olmak zorundayız’ şeklinde şartlanması, peşinden ‘Nasıl olacak?’ sorusunu getirmiştir. Bu soru da ‘Mutlaka zengin, şöhretli, güçlü, yüksek makam sahibi, etkili … olmalıyım’ gibi nefse hoş gelen tuzakları ortaya çıkarmıştır. Sürekli mutlu olma beklentisi, gerçek dışı ve mutsuzluğu körükleyen bir taleptir çünkü herkes için hayat inişli çıkışlıdır. İşte bu nedenle ‘sürekli mutluluk’ beklentisinden vaz geçilmeli, hayat içinde mutsuzluklar da olabileceği kabul edilmelidir.

Doğru ve Yanlış İlişkilerİnsan, anlamlı, gerekli, sağlıklı ilişkiler kurmaya önem vermelidir. İnsanların önemli bir bölümü, kalabalıklar içinde kendisini yalnız hissetmektedir. Teknolojinin getirileriyle herkes birilerinin hayatında var gibi ama kimse kimsenin gönlünde yer alamamaktadır. İşte bu durum bu çağın en önemli mutsuzluklarından olan derin yalnızlıklara neden olmaktadır. Çünkü insan ancak sevildiğini hissettiğinde, destek gördüğünde, güven duyduğu insanlar olduğunda yalnızlık duvarları yıkılır. Bu yüzden gerçek arkadaşlıklar, dostluklar, sağlıklı aile bağları insanların en büyük mutluluk kaynaklarındandır. Bunlar insan üzerinde çoğu durumda en etkili ilaçtan daha etkilidir. Gereksiz, sığ, zehirli, her şeyden mutsuz olan kişilerle ilişkiler ise kişinin yaşam gücünü tüketir. Böyle ilişkiler mümkünse bitirilmeli ya da en aza indirilmelidir. Çünkü mutsuzluk da tıpkı bazı hastalıklar gibi bulaşıcıdır. Olabildiği kadar mutlu, güler yüzlü kişilerle birlikte olmaya çalışmak gerekir. Aşırı iyimser ve merhametli olmak da bazı ilişkilerde kişinin sömürülmesine yol açabilir, buna da izin verilmemelidir.

Tüketim ve Doyumsuzluk: İnsanların çoğunda, sahip oldukça doymayan, sahip oldukça daha çoğunu isteyen bir yan vardır. Kendileri ve üç kuşak torunları yeseler bile bitmeyecek zenginliğe sahip olanların, hayatı ıskalayacak kadar çalışmaları bu yüzdendir. ‘Doymayan nefis’ tanımlaması yapılan kişilerin mutsuzluk nedenleri budur. Onlar için her şey var ama hiçbir şey tamam değil gibidir. Kimilerinin de kulaklarında: ‘Ye, iç, eğlen, çok kısa ömrün…’, ‘Lüküs hayat, lüküs hayat/ Bak keyfine yan gel de yat/ Ne ömür şey/ Oh ne rahat/ Yoktur eşin lüküs hayat’ sözleri çınlar durur. Bunun sonucu olarak da yaşamlarının her alanında, pahalılığın güzellik sanıldığı çirkin bir zenginlik gösterisi bulunur. Sahip oldukça mutlu olacağını sanan kişi, aslında bir çıkmazda debelenir durur. Çünkü modern hayatın lüks ve gösteriş tuzağı, huzuru yok eder, huzurun olmadığı yerde ise mutluluk zaten olmaz.

Üretim ve AnlamÜretmek, yalnızca iş yapmak değil; yaşamı anlamlandırmaktır. Anlamlı bir amaç için yaşamak, ruhu doyurur. İçsel tatmin, yalnızca değerli ve yararlı uğraşlarla mümkündür.

Amaçsız bir yaşam içinde herhangi bir günün sonunda kişi başını yastığına koyduğunda eğer aynı saniyede uyumuyorsa içindeki o derin ‘boşluk’ duygusunu hissedecektir. Çünkü insan iç dünyasının imar ve ihyasını ihmal ettiğinde, dış dünyadaki başarılar anlamını ve değerini kaybedecektir. İşte bu nedenle kişi hayatına anlam katacak, kendisine yaşama zevki ve heyecanı verecek anlamlı ve değerli uğraşlar edinmelidir. Anlamlı yaşama duygusu, insanı mutlu ettiği gibi ruha da güç verir, zorluklar daha katlanılır olur. Bu durum da insanın mutluluğuna katkı sunar.

Minimal Yaşamın Mutluluğu: Modern çağın paradoksu: Teknoloji, imkân, konfor arttıkça mutluluk azaldı. Bu çıkmazdan dönmek için edebini kaybetmiş konfora karşı minimal/sade yaşam tercih edilmelidir. Hiçbir gerçekçi anlama ve işleve sahip olmayan eşyalar evleri doldurup, insanların yaşam alanlarını daraltıp, üstüne bir de insanları hizmetine alırken insanların çoğu kere bu döngünün farkında olamamaktadırlar. Bu döngüyü kırmak ve durdurmak için gerek duyulmayanlar evden ve yaşamdan çıkarılmalıdır. Böylece yaşam alanının genişlemesiyle birlikte kişinin gönlü ve ruhu da rahatlayacaktır. Varlığı anlamlı olmayanın yokluğu acı vermez. Çünkü mutluluk sahip olunanlarda değil, hayatın nasıl yaşadığıyla ilgilidir.

Şükür ve Teşekkür AhlakıModern insan, şükretmeyi unuttukça huzurdan da uzaklaşır. Yararlanılan nimetler artarken bunlardan alınan haz duygusu azalmaktadır. Çünkü daha çok varlığa sahip olmak isteği, ‘şükür’ duygusunun körelmesine, kalbin katılaşmasına yol açmaktadır. Bu sürecin kıskacındaki kişiler, gereksinimlerine sınır getirerek yetinmeyi unutmakta ve sürekli daha çoğuna sahip olan başkalarıyla kendilerini karşılaştırmaktadırlar. Oysa herkesin hayatı özel bir süreçtir, kimsenin kimseyle karşılaştırılmasına gerek de yoktur. İnsanların bir kısmı da medya yoluyla hayatlarının en imrenilecek yanlarını ortaya koydukları bir ‘teşhircilik’ hastalığına müptela olduklarından, bunlara erişemeyenler için bu görüntüler mutsuzluk kaynağı olmaktadır.

İnsanlar sahip olduklarına odaklandıkça, gözleri kendilerinde olmayanda değil, ellerinde olanda olur. Esasında insan için ‘yürüyebilmek, görebilmek, duyabilmek, anlayabilmek, nefes alabilmek, yutkunabilmek, su içebilmek, konuşabilmek gibi durumların her biri büyük bir mutluluk nedenidir, kaybedenlerin çok iyi bildiği gibi. Mutluluk, sahip olunanların farkına vararak şükran duygusuyla tadını çıkarmaktır. Bu nedenle şöyle buyrulmuştur: ‘Eğer şükrederseniz size nimetimi mutlaka artırırım.’ (İbrahim 14/7).

Anı Yaşayabilmek: İnsanların önemli bir bölümü, üzüntü veren geçmişe saplanıp kalmakta ve anın tadına varamamaktadır. Sürekli geçmişe dönüp bakmak, takılıp kalmak, nostaljik duygusallıklar yaşamak bugünü yaşamamaya neden olur. İnsanların bir diğer bölümü ise gelecekle ilgili kaygı ve korkularla bugünü kendilerine zehretmektedirler. Bunun ikisi de gereğinden fazla olduğunda mutsuzluğa neden olmaktadır. İnsan, geçmiş ve gelecek arasında yaşamamalı, bir kez yaşama imkânına sahip olduğu hayatın her anının kıymetini bilerek geçmişe tövbe ve şükür, geleceğe umut içinde bakarak şimdinin değerini bilmeli ve şimdiye odaklanmalıdır.

Beden ve Ruh Sağlığı: İnsan, canlılığını sürdürmesini sağlayan fiziksel sistemlerinden herhangi biri yaşam döngüsünü durdurduğunda ölür. Buna ecel denir. Ecel, insan için fiziksel yaşamın son bulmasıdır.  Her insan yaşadığı sürece dengeli bir yaşam için bedensel ve ruhsal sağlığına dikkat etmelidir. Yorgun bir beden, gergin bir zihinle huzuru yakalamak zordur. Bedenin sağlığı, ruhu da etkilediğinden fiziksel sağlık, mutluluğu doğrudan etkiler. Düzenli uyku, dinlenme, sağlıklı beslenme, kendine özel zaman ayırma, doğada olma gibi etkenler, ruh hâlini olumlu etkiler. Bu nedenle kişi, bir kez yaşama hakkına sahip olduğu hayatı güzel yaşayabilmek için kendisine iyi bakmalıdır.  

Kur’an’a Göre Mutluluk: Kur’an’da ‘saadet’ sözcüğü geçmemekte, yakın anlamlı olarak ‘hasene, tayyib, hayır, felâh, fevz, necât, sürûr, ferah, fakih, naim…’ gibi sözcükler yer almaktadır. Mutlu anlamındaki ‘said’ sözcüğü ise Hud suresindeki iki ayette şöyle geçmektedir: Hud 105: فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَع۪يدٌ : ‘Onlardan kimi mutsuz/şaki, kimi mutlu/said olacaktır.’ Hud 108: وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ  : ‘Mutlu olanlar/suidu ise cennettedirler.’ Bu ayetlere göre Kur’an, gerçek anlamda mutlu olan kişiyi cennet ehli olarak tanımlamaktadır.

Sonuç Yerine: Mutlu olmak için kişi ilk önce kendisiyle dost olmalı sonra da inancıyla, sevdikleriyle ve yaşadığı toplumla sahici bir ilişki kurmalıdır. Bu ilişkiler bozulduğunda, hiçbir dış başarı içsel huzuru sağlayamaz. Bu nedenle mutsuzluğun panzehri dışarıda değil, içeridedir. İnişli çıkışlı yaşam içinde mutluluk bir sonuç değil, bir yaşam biçimidir. Mutluluğun bir şeylere sahip olduktan, bir şeyleri yaptıktan sonra ulaşılacak bir yerde ve zamanda değil, yaşanmakta olunan sürecin içinde ‘şu anda’ olduğu hep hatırda tutulmalıdır. Çünkü mutluluk, bir varış noktası değil, sürecin yaşama enerjisi ve isteği veren yan ürünüdür. Yan ürün olduğu için pek çok kişi mutluyken durumun pek farkında olmaz, çoğunlukla mutluluk nedenleri ortadan kalktığında kişi önceden ne kadar mutlu olduğunu anlar. İnsana doğuştan verilenler ve sonradan elde ettikleri arasındaki eylemlerinin toplamı olan yaşam içinde ‘mutluluk ya da mutsuzluk’ bir kader değil, bilinçli bir inanca sahip olanların bilinçli bir seçimidir.  

VİDEOLAR


Kendini Eğitmek ve Geliştirmek için çalışmanın ABC’si (Ekim 2018)
Kendini Eğitmek ve Geliştirmek için çalışmanın ABC'si (Ekim 2018)
Haber Türk 2015 (28 Şubat Süreci)
Haber Türk 2015 (28 Şubat Süreci)

Anadolu Eğitim ve Kültür Vakfı 2013 (Aile İçi İletişimde Söz)
Anadolu Eğitim ve Kültür Vakfı 2013 (Aile İçi İletişimde Söz)
Nevşehir Programı 2013 (Sen Hangisisin? 2)
Nevşehir Programı 2013 (Sen Hangisisin? 2)

Nevşehir Programı 2013 (Sen Hangisisin? 1)
Nevşehir Programı 2013 (Sen Hangisisin? 1)
Dost TV 2013 (Bayram ve İnsan 2)
Dost TV 2013 (Bayram ve İnsan 2)

Dost TV 2013 (Bayram ve İnsan 1)
Dost TV 2013 (Bayram ve İnsan 1)
Dost Tv 2014 (Hz Fatıma, çocukları ve Kerbela)
Dost Tv 2014 (Hz Fatıma, çocukları ve Kerbela)

Dost Tv 2013 (Gençleri Kazanmanın Yolları)
Dost Tv 2013 (Gençleri Kazanmanın Yolları)
Dost TV 2013 (Çocuklarda Sorumluluk Duygusu)
Dost TV 2013 (Çocuklarda Sorumluluk Duygusu)

Dost TV 2009 (Aile İçi İletişim)
Dost TV 2009 (Aile İçi İletişim)
Genç Birikim Dergisi 2011 (Aile Eğitimi 2)
Genç Birikim Dergisi 2011 (Aile Eğitimi 2)

Genç Birikim Dergisi 2011 (Aile Eğitimi 1)
Genç Birikim Dergisi 2011 (Aile Eğitimi 1)
Sun TV 2007 (Kitap Okuma Alışkanlığı)
Sun TV 2007 (Kitap Okuma Alışkanlığı)

TV 5 Yüzleşme 2006 (Ergenlik Dönemi)
TV 5 Yüzleşme 2006 (Ergenlik Dönemi)
TV 5 Bir Tatlı Huzur 2006 (Ergenlik Dönemi)
TV 5 Bir Tatlı Huzur 2006 (Ergenlik Dönemi)

Kon TV 2006 (Ailemiz)
Kon TV 2006 (Ailemiz)
Kon TV 2006 (Evlilik Öncesi)
Kon TV 2006 (Evlilik Öncesi)
Joomla templates by Joomlashine