Zümrüdüanka, yanındakilerin kendi aralarındaki konuşmalarını duyuyordu. Bir değişim yaşayan herkesi konuşuyorlardı.
- Geçen şu salyangoz var ya kabuğunu bırakıp gitmiş. Ne olacağını sanıyorsa… Aklı fikri, değişmek, değiştirmek…
- Ağaçtaki küçük kurtçuk var ya o da kabuğunu parçaladı. Güya kabuğunu parçalayıp içinden çıkınca, uçucu kuşlar gibi kanatlı olarak yerinden çıkacak ve uçabilecekmiş. Herkesin aklı bir karış havada
- Kırlangıç da kendisi ve ailesinin çok uzun coğrafyalar üstünden uçarak gidebilecek yetenekte olduğunu iddia ediyormuş. Hadi uçup gidin, dedik. Daha vakti gelmedi, dedi. Yalan tabi. Güya yavruları az daha büyüyecekmiş, havalar soğuyuncaya kadar bekleyip sonra yola çıkacaklarmış. Hepsi hayal, laf olsun, torba dolsun işte.
- Kümesteki ördeklerin yavruları var ya onlar da uzun süredir, ‘Biz suya girmek istiyoruz. Kanatlarımızın olduğuna ve güzel uçtuğumuza bakmayın, biz yüzmeyi de iyi biliriz, boğulmayız, bırakın bizi.’ diyorlarmış.
- Bizim deniz kenarındaki kumlukta doğan kaplumbağalar var ya onlar da denize gitmek istiyorlarmış. Güya denizde balık gibi yüzebilir, karadakinden çok daha rahat hareket edebilirlermiş. Sen balık mısın? Tabi ki hepsi yalan. Hepsi, üstlenmeleri gereken sorumluluklardan kaçmanın bir yolu. Beş on tanesi gitti ama geri kalan hepsini güvenlik güçlerimiz yakalayıp hapsetti. Her gün yiyecek, içecekleri veriliyor. ‘Bırakın, gideceğiz. Biz bu fıtrat üzere yaratıldık, bize zulmediyorsunuz.’ diyorlarmış. Allah’tan yöneticimiz çok dirayetli de onların ‘intihar’ demek olan bir eylemi yapmalarına izin vermiyor. Onlar, ‘Sorumluluk bize ait, bırak bizi’ diyorlarmış ama yöneticimiz: ‘Düzenimiz ve toplumsal dengemiz bozulur, kötü bir gelenek başlar.’diye sert tedbirler alıp gerekeni yapıyor.
- Şu aramızda onca zamandır yaşayan Zümrüdüanka var ya o da son zamanlarda iyice içine kapanmış. Hep ufuklara bakıp iç geçiriyormuş. Güya önceden bir kanat çırptı mı aylarca hiç yere inmeden, göklerde yol alabiliyormuş. Uyduruyor elbette. Yemeden, içmeden aylarca göklerde gidilebilir mi? Gerçek olsa bile kanatları yorulur. Üstelik doğru düzgün yürüyemiyor bile ama ufukların ötesine kadar gitmek hayalini kuruyor.
- İnsanlar da kendileri için öyle diyorlar zaten: ‘İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.’ Fakat biz hayvanız. Elbette biz bu dengesiz insanlardan daha soylu ve akıllıyız. Şu akılsız insanlara bak, birbirlerine zarar vermekten zevk alıyorlar, hep birbirlerini nasıl öldüreceklerinin planını kurup, hazırlığını yapıyorlar.
- Büyük bilge atamız Nerya derdi ki: ‘Şu insanlara benzememeye dikkat edin. Çünkü onlara benzerseniz bu üstün hayvanlar âleminde kıyamet kopar.’
- Geçen bir de insan geldi aramıza, bıkmış hemcinslerinden. Bizim üstün ve örnek düzenimize hayranmış. Aramızda, insanlardan uzak, huzurlu bir hayat yaşamak istiyormuş.
- Kimse halinden memnun değil. Neden herkes bir arayışın içinde? Hâlbuki huzur, elde olana sevinmek ve onun şükrünü yapmaktır, dedi yaşça ve tecrübece en büyükleri.
- Büyükanne, dedi en küçükleri, huzur elde olana sevinmek ve onun şükrünü yapmaktır, dedin ya peki elde olanla yetinmek zorunda mıyız? Ya elimizde olandan daha fazlasına ve daha güzeline sahip olacak imkâna ve yeteneğe sahipsek, bunu kendimizi denemeden nasıl bilebiliriz ki?
- Sen sus, daha küçüksün, büyüklerin konuşmalarına karışma. Öyle zararlı düşünceleri nereden öğrendin, kim sokuyor bunları senin kafana, kiminle konuştun sen bakayım?
- Zümrüdüanka’yla, dedi en küçükleri yavaşça ve suçlu suçlu
- Zümrüdüanka ha, ben bilirim ona yapacağımı. Biz ona yardımcı olduk, iyileştirdik, şimdi toplumumuzu saçma fikirleriyle ifsat ediyor. O bir bozguncu. Onun hakkından gelmeli, gerekeni yapmalıyız. İyiliğin karşılığı bu olmamalı yoksa dünyada kimse iyilik yapmayacak.
- Üstadım, dedi birisi, insanların aralarında dolaşan şöyle bir hikâye var: Adamın birisi çölde kaybolmuş birisine yardım için durmuş, ona yedirmiş, içirmiş. Adam kendine gelince, yardım edenin devesine binip kaçmaya başlamış. Çölün ortasında kalan adam, kaçanın arkasından seslenmiş: - Bu yaptığını kimseye anlatma. Giden adam bir süre sonra bu sözün sebebini merak ederek dönmüş, sormuş: - Neden arkamdan böyle seslendin? Adam demiş ki: - İnsanlar arasında iyilik duygusu yok olur da onun için.