Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 14.04.2022
KAÇIMIZ?
Yazı yazdığı yerin editörü Ali Bey, arkadaşının eşinin cenazesinden gelen Ayça hanımı arayıp başsağlığı diledi. Ayça hanım, Mehmet Bey’in iki yıldır yaptırıp yeni bitirdiği ve hiç oturmadığı evden söz ederek dedi ki:
-Kim bilir kaçımız böyle hiç kullanmayacağımız şeyler için uğraşıp duruyoruz.
Ali Bey hemen cevap verdi:
-Hepimiz!
SENİN GİBİ OLMAK
Yukarılara doğru baktı, gözleri kamaştı. Seslendi oraya doğru:
- Ben de senin gibi olmak, orada bulunmak istiyorum.
Ne diyeceğini bilemeden yutkundu, sonra sordu:
- Ben buraya gelirken yolda tırnaklarım söküldü. Sen tırnaklarının sökülmesine razı olur musun?
- Hayır, dedi.
- Ben buraya gelirken kanatlarım kırıldı. Sen kanatlarının kırılmasına razı olur musun?
- Hayır, dedi.
- Ben buraya gelirken kaç kere uçurumlara yuvarlanıp her yanımı kırdım, dayanılmaz acılar çektim; aylar, yıllar sürdü iyileşmem. Sen de uçurumlara yuvarlanıp her yanının kırılmasını göze alıyor musun?
- Hayır, dedi.
- Ben buraya gelirken aç, susuz, uykusuz yıllar geçirdim. Bunu sen de göze alabiliyor musun, buna dayanabilir misin?
- Hayır, dedi.
- Ben buraya gelirken yapayalnız kaldım, iliklerime kadar kimsesizliği hissettim. Sen buna dayanabilir misin?
- Hayır, dedi.
- Ben buraya gelirken her çıkmazda cehennem ateşinin kıvılcımlarıyla sınandım, yandım, kavruldum. Sen bunu göze alıyor musun?
- Hayır, dedi.
- Peki, o zaman yolun sıkıntılarına katlanmadan, yolculuğun ürününü nasıl elde edeceğini düşünüyorsun?
- Ama ben orada, senin yanında, senin gibi olmak istiyorum.
- Öyle mi? Gel o zaman…
- Nasıl geleyim, buraya gel de beni sen götür!
- …
NERDE
Düşünülebilen her şey vardır, mümkündür, dedin bana. Hayır, bu yanlışmış. Çünkü ben çocukların ölmediği, kadınların ağlamadığı, mazlumların yurtlarından sürülmediği, suçsuzların öldürülmediği, güçlülerin azgınlaşmadığı, bilginlerin sapmadığı, makam sahiplerinin çalmadığı bir dünya düşlüyorum. Düşünüyorum ama olmuyor, neden? Hani nerde? Cennette mi? Öyleyse burada ne için uğraşıyorum?
TELEFON NUMARASI
Ben bugün yine silemedim telefonumdan annemi yine silemedim. İki yıl oldu hiç aramadı beni, insan çocuğunu hiç merak etmez mi? Hadi dedim hadi neyse ben arayayım yine küçüklük bende kalsın. Aradım ses vermedi. Gittim, ağladım, gözlerimi silmedi. Üç beş sözle olsun teselli etmedi. Ben bugün yine silemedim annemi yine silemedim telefonumdan üstelik çok iyi biliyorum nedeni. Çünkü o dönüşü olmayan bir yere gitti. Ekmekleri ıslatır balkona koyardı kış günü güvercinler yesinler, açlıktan ölmesinler diye, ölmeden annem. Güvercinler ne yiyor şimdi bilemem ki annem!
BENİM GERÇEK AŞKIM SENSİN!
Aynı şehirliydik, aynı yıllarda farklı iki şehirde yükseköğrenim görmüştük. İkimiz de öğretmen olmuş ve iki ayrı kente atanmıştık. Uzaktan tanıyorduk birbirimizi. Tatil döneminde bir yerde karşılaştık ve bana âşık olduğunu söyledi. Ailelerimiz de uygun buldu ve biz evlendik. Evlendikten sonra ben de eşimi gerçekten çok sevdim belki de âşıktım; aşkın ne olduğunu tam bilemediğim için kendi duygularımı ifade edemiyorum şu an. Yıllar içinde iki çocuğumuz oldu, biri ortaokul biri lisedeydi. Bir süredir eşimde bir durgunluk olduğunu anlamıştım. Sonra bir gün, çocukların evde olmadığı bir vakitte bana, ‘benim onun ruh dünyasını dolduramadığımı, bir başkasına âşık olduğunu, benden boşanıp onunla evlenmek istediğini’ söyledi. Çocuklarla bu konuyu konuşmak istemiyor, onlara durumu benim açıklamamı istiyordu. Ben sormadan dedi ki: ‘Çocuklar seninle kalsın, ben onlara bakamam!’ Kalktı ve sanki bize uğramış biri gibi, çocuklara karşı hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi çıkıp gitti. Yapabileceğim bir şey yoktu, ne yapabilirdim ki? Ayrıldık, o çalıştığı okuldan âşık olduğunu söylediği kadınla evlendi; ben de artık hem anne hem de baba olmak zorunda kaldığım çocuklarımla hayata devam ettim. Çocuklarla ilgili çok zorunlu durumlarda babalarıyla/eski eşimle telefonda çok nadiren de olsa konuşuyorduk. Birkaç yıl böylece geçti. Bir gün aradı ve bana dedi ki: ‘Ben çok pişmanım, hata etmişim. Bu kadın beni hiç anlamıyor, beni hiç mutlu etmiyor, boşanmak istiyorum. Boşansam beni tekrar kabul eder, benimle evlenir misin? Benim gerçek aşkım senmişsin!’
MİLLETVEKİLİNDEN İNCİLER
Milletvekili, bizim inancımızı eleştirdiği (esasında inancımıza saldırdığı) meclisteki konuşmasında 'sizler ve bizler' zamirini kullandı, toplumumuzu ikiye ayırdı; esasında doğru söyledi. Dünya hak ehli ve batıl ehli olarak ikiye ayrılır. Elçileri izleyenler ve şeytanın yoldaşlarını izleyenler olarak ikiye ayrılır. Allah'ın tarafında olanlar ve şeytanın tarafında olanlar olarak ikiye ayrılır. Bu ayrılık o kadar kesindir ki Rabbimiz sonsuz hayat için dahi dünyada kim kendini nereye konumlandırıyorsa ona göre 'cennet ve cehennem' adlı iki yer hazırlayacağını söylüyor. Bir kâfirin ağzından da Rabbim hak sözü söyletir. Yüzünün nuru gitmiş, batıl yolun yolcusu bu kişinin ağzından çıkan bu hak sözleri; insanlık için geçerli olan bu her anlamda ikiliği, hak ehlinin anlayarak, 'liberallik, eşitlik, demokrasi vs.' diyerek kendisini yanlış yerlerde, yanlış kimselerin yanında konumlandırmaması gerekiyor. Malum ya herkes sevdiğiyle birlikte olacaktır. Bize hakkı her ağızdan duyuran Rabbimize hamdolsun.