KOŞUCU
- İyi koşamıyorsun, daha hızlı koşmalısın, daha hızlı olmalısın, ben olsam daha hızlı koşardım, dedi.
Durdu, onu sırtından indirdi ve:
- Hadi bakalım, dedi, böylece belki ben, tam da senin söylediğin gibi daha hızlı koşabilirim; sen de istediğin hızda koşabilirsin.
Kaldığı yerden koşmaya devam etti ve az sonra gözden kayboldu, öbürü ise az sonra yoruldu, tıkandı ve oturdu.
HEDEF
Dinlenme tesisinde, karşılıklı iki masada oturan iki kişi, gülümseyerek bakıyorlardı, belirsiz bir noktaya. Birincisi şöyle düşünüyordu:
- Evet, işte artık gidiyorum. Büyük şehrin yok eden kalabalığı, gürültüsü, hava kirliliği olmayacak hayatımda. Yerleşeceğim köyde alt katın, üst katın gürültüsünü dinlemek zorunda kalmayacağım; kuzular, koyunlar, inekler, tavuklar, ördekler arasında; bir ağaç altına oturduğumda kuş seslerini dinleyeceğim yeni bir hayat kuracağım kendime.
İkincisiyse şöyle düşünüyordu:
- Evet, işte artık gidiyorum. İnek, koyun gübrelerinden, saatsiz-zamansız çalışmalardan, beş on tavuk beş on ördekle ne ileri ne geri gitmeyen bir hayattan kurtulacağım artık. Büyük şehirde, ışıltılı, temiz caddelerde, düzgün giyeceklerle dolaşacağım, gübre kokusu olmayan bir apartmanda yaşayacağım artık; temiz, düzgün, güzel bir hayat kuracağım kendime…
KARANLIK
Ayaktaydı. Her an biraz daha uzayan gölgesine baktı ve hoşlandı.
Öyle bir an geldi ki güneş battı ve o anda gölge kayboluverdi. Ancak o zaman anladı, gölgenin kendisinin değil, arkasındaki güneşin eseri olduğunu. Zaten az sonra ne kadar aradıysa da karanlıkta kendisini bile bulamadı.