Ayten DURMUŞ
Ben bir gül bahçesiydim, bahtıma kıran düştü
Vurdu yakan rüzgârlar, ardından vuran düştü
Ayakta kalamadı ölümlü hiçbir varlık
Son tufanda doğrulan, oturan, duran düştü
Bir umudun ardında yürüdüm tüm yolları
Sorular öksüz kaldı, soruyu soran düştü
Bekledim nice yıllar, gönlümü saray edip
Hamurumu sevgiyle karıp yoğuran düştü
Ben giderken yanımda nice başı dumanlı
Dağların zirvesini yar diye saran düştü
İçim yandı kimseye tek bir söz diyemedim
Düşmanlar her yandaydı, gönlüme yaran düştü
Karanlık öldürmesin diye çırpınıp durdum
Her kim yola çıkmışsa menzile varan düştü
Kimsesiz kaldığımda ağladım gizli saklı
Bütün kırıklarımı tek tek onaran düştü
Beratımı yırtarak düzen-dolap kurdular
Tüm tuzaklara er-geç tuzağı kuran düştü
Şimdi karabasanlar, kuşatır düş yerine
Öldüren kâbusları iyiye yoran düştü
Dediler: Yoruldun mu, soluğun titrer neden
Saldığında gökleri inleten naran düştü
‘Niçin?’ dedim, sesimin yankısı cevap verdi:
Umut adı verilen son yanık çıran düştü
Düşlerim yuvarlandı çığ gibi enginlere
Düşen bir yıldız gibi durmadı her an düştü
Özgürlük bekliyordum yürek zindanlarımda
Kendimi yaktığımda yakıp kavuran düştü
Bu münafık hayata asla alışamadım
Sanki susuz çöllerde kumla savuran düştü
An olur üçer beşer biçer ölüm tırpanı
Hesap kolaymış dedim; dediler: Daran düştü
Acımak gerekmez mi, yaşamadan ölene
Şakağımda kurşunlar, gönlümden vuran düştü
Bir düştüm, düştüm çünkü rüyamı yoran düştü!
Rüyamı yoran düştü!