Tevrat, İnciller Ve Kur’an Bağlamında İsrail Gerçeği

Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 17.08.2024

Bu yazı üç ana bölümden oluşacak, yazıda 3 temel kaynak kullanılacaktır.

  1. Tevrat’a göre kutsal savaş ilkeleri ve nedenleri
  2. İncillerin, Yahudiler hakkındaki açıklamaları
  3. Kur’an’ın Yahudiler hakkındaki açıklamalar                                                                                                                                                                                               TEVRAT’A GÖRE KUTSAL SAVAŞ İLKELERİ VE NEDENLERİ

Mevcut Tevrat metninin özellikleri: Hz. Musa'nın MÖ. 1391–1271 veya bu tarihlerden daha önce yaşadığı kabul edilmektedir. Bu nedenle Hz. Musa’ya indirilen Tevrat'ın tarihi de M.Ö. 13. yüzyıl olarak kabul edilir. Mevcut Tevrat’ın ise Hz. Musa’dan yaklaşık ‘bin’ yıl; Yahudilerin ihtişamlı dönemlerini yaşadıkları -ve peygamber değil- kral kabul ettikleri Hz. Süleyman’ın (MÖ. 990-930) ardından başlarına gelen Babil sürgününden sonra ‘MÖ 539-333 veya 450-350 yıllarında yani Hz. Süleyman’dan da yaklaşık 400 yıl sonra yazıldığı kabul edilmektedir. Bu nedenle Babil-Sümer anlatılarından izler vardır ve büyük bölümü mitolojik İsrailoğulları tarihidir. Babil sürgününün psikolojik izlerini de taşıyan yeni Tevrat’ı yazanlar, yazdıkları kitaba, o dönemdeki Yahudi kültürünü de katmışlardır. Eldeki en eski nüsha MÖ. 4. yüzyıla aittir.

Bâbil sürgünü sonrasında yazıcı-bilgin Ezra, Yahudiler arasında tamamen unutulan Tevrat’ı sözlü yorumuyla birlikte yeniden yazmıştır. Talmud’a göre Ezra, yeni Tevrat’ta bazı değişiklikler yapmıştır. Bu Tevrat; ‘Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye’ adlı beş kitaptan oluşan bir derlemedir. Bazıları tarafından içinde yer alan 24 kitabın tamamı ve sözlü kültürün yazıya geçirilmesiyle oluşan tüm birikim de Tevrat/Tora olarak adlandırılmaktadır. Yahudi kaynaklı Tevrat bölümlemesi, haftalık okuma parçalarına göre yapılır. Buna göre Tevrat, her hafta sebt/cumartesi günlerinde okunmak üzere elli dört haftada hatmedilecek biçimde elli dört bölüme ayrılmıştır. Okul çağındaki her Yahudi öğrencinin de bir Tevrat'ı vardır ve sınıflarda da mabetlerde olduğu gibi ancak baş örtülü olmak şartıyla Tevrat okunabilir.

Diğer bir Yahudi topluluk olan Sâmirîlerin elindeki Tevrat nüshası ile Yahudilerin Tevrat’ı arasında yaklaşık 6000’e yakın farklılık vardır. Bu farklılıkların bir kısmı, iki topluluk arasında inanç farklılığı oluşturacak düzeydedir. Bu nedenle de Yahudilerle Sâmirîler birbirlerini Tevrat’ı tahrif etmekle suçlarlar. 

Yahudi yönetici, haham, rabbilerden bazıları ve Yahudi olmayan bazı araştırmacılar, muhtevası nedeniyle Tevrat’ı eleştirerek onun tamamının vahiy olmadığını; bazıları eldeki metnin Sina’da Musa’ya gelen Tevrat olmadığını; bazıları da bu metnin dört farklı kaynaktan derlendiğini söylemişlerdir. Kur’an’da ise Hz. Musa’ya verilen vahiyden ‘Kitap-Furkan’ olarak söz edilmesi ve ‘Tevrat’ denilmemesi; Tevrat’ın kime indiği konusunda açık bir ifade olmaması da önemli bir bilgidir.

Müslüman bilginlerden bir bölümü Tevrat’ın tamamının söz ve anlam olarak tahrif edildiğini/değiştirilip bozulduğunu, bir bölümü bozmanın sözde değil anlamda olduğunu, bir bölümü de Tevrat sözlerinin azının tahrif ve tebdil edildiğini, asıl bozulmanın tefsirinde olduğunu söylemişlerdir.

Biz, bu araştırmamızda kaynak olarak Yahudilerin elindeki Tevrat’ı kullandık.

Yahudilerin inandıkları Tevrat’a göre savaş ilkeleri:

‘Ve Allah’ımız Rab, Başan kralı Oğ’u da bütün kavmini elimize verdi ve kimsesi kalmayıncaya kadar onu vurduk. (3) … Ve Heşbon kralı Sihon’a yaptığımız gibi her şehri erkekler, kadınlar ve çocuklarla beraber yok ederek onları tamamen harap ettik (6). Fakat kendimiz için bütün hayvanları ve şehirlerin malını çapul ettik (7).’ (Tesniye 3: 3, 6, 7). ‘Ve Allah’ın Rab onları senin önünde ele vereceği ve sen onları vuracağın zaman, onları tamamen yok edeceksin, onlarla anlaşma yapmayacaksın ve onlara acımayacaksın (2) ve onlarla hısımlık etmeyeceksin, kızını onun oğluna vermeyeceksin ve onun kızını oğluna almayacaksın (3). Çünkü o senin oğlunu benim ardımca yürümekten saptıracak başka ilahlara kulluk edecekler ve Rabbin öfkesi size karşı alevlenecek ve sizi çabucak yok edecek (4). Fakat onlara şöyle yapacaksınız: Mezbahlarını yıkacaksınız ve dikili taşlarını parçalayacaksınız ve onların aşerlerini/kutsallarını balta ile keseceksiniz ve onların oyma putlarını ateşte yakacaksınız (5).’ (Tesniye, 7: 2-5). “Ve Allah’ın Rabbin sana teslim edeceği bütün halkları bitireceksin/öldüreceksin ve gözlerin onlara acımayacak ve onların ilahlarına kulluk etmeyeceksin çünkü o sana tuzak olacaktır.’ (Tesniye, 7: 16). ‘O zaman Rab Yehova bütün bu milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız (23). Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacak, sınırınız çölden ve Lübnan’dan, ırmaktan, Fırat ırmağından, Garp denizine kadar olacaktır (24). Önünüzde kimse duramayacak, Allah’ınız Rab, size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır (25).’ (Tesniye: 11: 23-25). ‘O şehrin ahalisini mutlaka kılıçtan geçireceksin, onu ve onda olan her şeyi ve hayvanlarını tamamen yok edeceksin.” (Tesniye 13:15). ‘Eğer kendi yüreğinde bu milletler benden çokturlar nasıl onların mülkünü alabilirim dersen (17) onlardan korkmayacaksın; Allah’ın Rabbin Firavun’a ve bütün Mısır’a yaptığı şeyi (18), gözlerinin gördüğü büyük imtihanları ve Allah’ın Rabbin seni onlarla çıkardığı alametleri ve harikaları ve kudretli eli ve uzanmış kolu iyice hatırla; yüzlerinden korkmakta olduğun bütün kavimlere Allah’ın Rab böyle yapacaktır (19).’ (Tesniye, 17: 17-19). ‘Bir şehre karşı cenk etmek için ona yaklaştığın zaman, onu teslim olmaya çağıracaksın (10). Ve vaki olacak ki eğer sana teslim olurlarsa ve kapılarını sana açarlarsa o vakit vaki olacak ki içinde bulunan bütün kavim senin için (ücretsiz) çalışacaklar ve sana köle olacaklar (11). Ve eğer sana teslim olmayıp cenk etmek isterlerse o zaman onu muhasara edeceksin (12) ve Allah’ın Rab onu senin eline verdiği zaman, onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin (13) ancak kadınları ve çocukları ve hayvanları ve şehirde olan her şeyi, bütün malını kendin için yağmalayacaksın ve Allah’ın Rabbin sana verdiği düşmanlarının mallarını yiyeceksin (14). Bu milletlerin şehirlerinden olmayıp senden çok uzakta bulunan bütün şehirlere böyle yapacaksın (15). Ancak Allah’ın Rabbin miras olarak sana vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın (16) fakat onları, Hittileri ve Amorileri ve Kenanlıları ve Perizzileri ve Hivileri ve Yebusileri, Allah’ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin (17). (Tesniye 20: 11-17). ‘Şimşek çakan kılıcımı bilersem ve hükmü elime alırsam, hasımlarımdan öç alacağım ve benden nefret edenlere ödeyeceğim (41). Öldürülmüş ve esir edilmiş olanların kanından, düşmanların reislerinin başından oklarımı kanla sarhoş edeceğim ve kılıcım et yiyecek (42)’ (Tesniye, 32: 41, 42). ‘Ve vaki oldu ki İsrail kırda, kendilerini kovalamış oldukları çölde, Ay ahalisinin hepsini öldürmeyi bitirdiği ve bitinceye kadar onların hepsi kılıçtan geçirildiği zaman, bütün İsrail Ay’a döndüler ve onu kılıçtan geçirdiler (24). Ve o gün erkeklerden ve kadınlardan öldürülenlerin hepsi, bütün Ay ahalisi on iki bin kişi idi (25). Çünkü bütün Ay ahalisini tamamen yok edinceye kadar Yeşu kargıyı uzatmış olan elini geri çekmedi (26).’ (Yeşu, 8: 24-26). ‘O zaman Yeşu dedi: Mağaranın ağzını açın ve (hapsedilen) bu beş kralı mağaradan bana çıkarın (22). Ve öyle yaptılar ve mağaradan bu beş kralı Yeruşalim kralını, Hebron kralını, Yarmut kralını, Lakiş kralını, Eglon kralını ona çıkardılar (23). Ve vaki oldu ki bu kralları Yeşu’un yanına çıkardıkları zaman Yeşu, bütün İsrail adamlarını çağırdı ve kendisiyle giden cenk adamlarının reislerine dedi: Yaklaşın, ayaklarınızı bu kralların boyunları üzerine koyun. Ve yaklaştılar ve ayaklarını onların boyunları üzerine koydular (24). Ve Yeşu onlara dedi: Korkmayın ve yılgınlığa düşmeyin; kuvvetli olun ve yürekli olun çünkü cenk etmekte olduğunuz bütün düşmanlarınıza Rab böyle yapacaktır (25). Ve ondan sonra Yeşu onları vurup öldürdü ve onları beş ağaç üzerine astı ve ağaçlar üzerinde akşama kadar asılı kaldılar (26). (Yeşu, 10: 22-26). ‘Fakat ben kralımı mukaddes dağım Sion üzerine koydum (6). Ferman ilan edeceğim: Rab bana dedi: Sen benim oğlumsun, ben seni bugün tevlit ettim (7). İşte benden ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim (8). Onları demir çomakla kıracaksın. Bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın (9).’ (Mezmurlar, 1: 6-9). ‘Şimdi git, Amaleki vur ve onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür.’ (I. Samuel 15:3). ‘Sen benim topuzumsun ve cenk silahlarımsın ve seninle milletleri kıracağım ve seninle ülkeler helâk edeceğim (20) ve seninle atı ve binicisini kıracağım (21) ve seninle cenk arabasını ve binicisini kıracağım ve seninle erkeği ve kadını kıracağım ve seninle kocamış adamı ve genci kıracağım ve seninle genç adamı ve ere varmamış kızı kıracağım ve seninle çobanı ve sürüsünü kıracağım ve seninle çiftçiyi ve çiftini kıracağım ve seninle valileri ve kaymakamları kıracağım.’ (Yeremya 51:20-23). ‘Rabbin işini gevşeklikle yapan lanetli olsun ve kılıcını kandan alıkoyan lanetli olsun.’ (Yeremya, 48: 10)

 

Yahudiler, muharref Tevrat’ın öğretisine göre Rabbin kendileri için kendileri yerine savaşacağına da inanırlar: Rab sizin için cenk edecek ve siz susacaksınız.’ (Çıkış, 14: 14). ‘Önünüzden giden Allah’ınız Rab, Mısır’da ve çölde gözünüz önünde yapmış olduğu bütün şeylere göre sizin için kendisi cenk edecektir. (Tesniye, 1: 30). ‘Rab, senin sağında, öfkesi gününde kralları vuracak (5). Milletler arasında hüküm verecek, yer leşler ile dolacak. Çok memleketlerde baş olanı ezecektir (6).’ (Mezmurlar, 110: 5, 6)

Yahudiler, Tanrının, kendilerini yerleştirmek için Filistin ve çevresindeki tüm halkı yok etmek amacıyla savaş planı yaptığına inanırlar: ‘Rab şöyle diyor: Gaza’nın üç hatta dört kat cinayetinden ötürü cezasını geri almayacağım çünkü Edom’a teslim etmek için bütün kavmi sürgün ettiler (6). Ben de Gaza’nın duvarına ateş göndereceğim ve saraylarını yiyip bitirecek (7). Ve Aşdod’dan orada oturanları ve Aşkelon’dan elinde asa tutanı söküp atacağım ve elimi Ekron’a karşı çevireceğim ve Filistinlilerin hepsi yok olacak, Rab Yehova diyor (8). (Amos, 1: 6-8). "Ey Filistinlilerin ülkesi Kenan! Rabbin yargısı size karşıdır: ‘Rab hepinizi yok edecek öyle ki ülkede yaşayan kimse kalmayacak.’ (Tsefanya, 2: 5)

Tarihin her döneminde, görüşleri nedeniyle -Müslümanlar dışında- aralarında bulundukları neredeyse tüm toplumlar tarafından aşağılanan, istenmeyen, nefret edilen Yahudilerin, çoğu kısmını kurguladıkları, bu nedenle Allah’ın Hz. Musa’ya vahyettiği kitabı olmayan Tevrat’taki savaş ilkeleri böyledir. Bu cümleleri okuyanlar, şu anda terörist işgal devleti İsrail’in Gazze’de ve tüm bölgede yapmakta olduklarını anlayabilir. Şimdi ‘Yahudiler neden böyledir?’ sorusunun cevaplarını arayalım:

YAHUDİLER, TANRININ KENDİLERİNE FİLİSTİN VE ÇEVRESİNDEKİ ÜLKELERİN TOPRAKLARINI VAAT ETTİĞİNE İNANIRLAR.

Sürgün ezikliği yaşayan Yahudilerin, Davud ve özellikle Süleyman dönemindeki ihtişamı özleyen ruhları, onları, bu ihtişamın yaşandığı Filistin’i kendilerine ‘İbrahim’den beri’ ülke olarak vereceğine dair söz veren bir ‘tanrı’ üretmeye yöneltmiştir. Bu inancın nedenini açıklayan anlamlı bir dayanak yoktur. Allah, bir ülkeyi bir topluma vermek için yemin etmez, bu sözler uydurulmuştur; abestir. Ancak sürgün döneminin özlemiyle oluşturulan bu yanlış ve sapkın inanç nedeniyle uzun dönemdir Filistin toprakları sürekli işgal edilmekte, -Müslüman ülkeler hariç- bulundukları her yerde zulmün her çeşidini yaşayan Yahudiler tarafından bölgenin gerçek sahiplerine her türlü zulüm ve gerçek bir soykırım yapılmaktadır.

Vaat edilmiş topraklar (arz-ı mev’ud) ifadeleri içeren cümlelere örnekler: ‘Ve onu İbrahim’e, İshak’a ve Yakub’a vermek için yemin ettiğim diyara sizi getireceğim ve onu size miras olarak vereceğim; ben Rab’ım.’ (Çıkış, 6: 8). ‘Allah’ımız Rab Horeb’de bize söyleyip dedi: Bu dağda oturmanız yeter (6), dönün ve göç edin ve Amorilerin dağlığına ve ona yakın olan Arabada, dağlıkta ve Şefelada ve Cenupta ve deniz kenarında bütün yerlere, büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar Kenanlılar diyarına ve Lübnan’a girin (7). İşte diyarı önünüze koydum; girin ve Rabbin atalarınıza, İbrahim’e, İshak’a ve Yakub’a kendilerine ve kendilerinden sonra onların zürriyetlerine vermek için ant ettiği diyarı kendinize mülk edinin.’ (Tesniye, 1: 6, 8). ‘Kulum Musa öldü ve şimdi kalk, sen ve bütün bu kavim, onlara İsrail oğullarına vermekte olduğum diyara bu Erden’den geçin (2). Musa’ya söylediğim gibi ayağınızın tabanının basacağı her yeri size verdim (3). Sınırınız çölden ve bu Lübnan’dan büyük ırmağa Fırat ırmağına kadar Hittilerin bütün diyarı ve gün batısına doğru büyük denize kadar olacaktır (4). Kuvvetli ol ve yürekli ol çünkü kendilerine vermek için onların atalarına ant ettiğim diyarı, miras olarak bu kavme sen böleceksin (6).’ (Yeşu, 1: 2-4, 6). ‘Ve vaki olacak ki Rab Kenanlı ve Hitti ve Amori ve Hivi ve Yebusilerin diyarına, sana vermeği atalarına ant etmiş olduğu süt ve bal akan diyara seni getirdiği zaman, bu ayda bu hizmeti tutacaksın.’ (Çıkış, 13: 5)

Yahudilere göre söz verilen toprakların yitirilme, yenilme ve sürgün nedenleri: Yahudiler için Filistin’den kovulmak, onların ilahi yasadan dönmelerine karşılık Tanrının onlara cezası; oraya dönmeleri ise Tanrının onları bağışlaması kabul edilmektedir. Aşağıya alıntılanacak bölümlerde (gerçekte çok sonra yazıldığı için) sanki Yahudilerin ileride başına gelecek yenilgi ve sürgünleri bilen Kral Süleyman’ın öngörüleri ve önerileri yer almaktadır.

‘Fakat siz veya çocuklarınız, ardımdan yürümekten dönerseniz ve önünüze koyduğum emirlerimi ve kanunlarımı tutmaz fakat gidip başka ilahlara kulluk ederseniz ve onlara taparsanız (6) o zaman İsrail’i kendilerine verdiğim diyardan söküp atacağım ve ismime takdis ettiğim bu evi önümden atacağım ve İsrail bütün kavimler arasında mesel ve eğlence olacak (7).’ (I. Krallar, 9: 6 7).  ‘Kavmin İsrail sana karşı suç ettikleri için düşman önünde vurulduğu zaman, tekrar sana dönüp ismini ikrar ederlerse ve bu evde sana dua ve feryat ederlerse (33) o zaman gökte işit ve kavmin İsrail’in suçunu bağışla ve babalarına verdiğin diyara onları tekrar getir (34).’ (I. Krallar, 8: 33, 34). ‘Eğer sana karşı suç ederlerse (çünkü suç etmeyen adam yoktur) ve onlara karşı öfkeli olursan ve onları düşmanın eline verirsen ve onları sürgün edenler, uzak olsun yakın olsun düşman memleketine onları sürerlerse (46) fakat sürgün edildikleri memlekette düşünüp tekrar dönerlerse ve: Suç işledik ve sapkınlık ettik, kötülük ettik, diyerek kendilerini sürgün edenlerin memleketinde sana yalvarırlarsa (47), onları sürgün eden düşmanların memleketinde bütün yürekleriyle ve bütün canlarıyla sana dönerlerse ve onların atalarına verdiğin memleketlerine, seçtiğin şehre ve ismine yaptığım eve doğru sana dua ederlerse (48) o zaman gökte, meskeninde dualarını ve yalvarışlarını işit ve onların davasını gör (49) ve sana karşı suç eden kavmini ve sana karşı ettikleri bütün günahlarını bağışla ve onları sürgün edenlerin önünde sen onlara rahmet et ki onlar da onlara acısınlar (50) (çünkü onlar demir ocağın içinden Mısır’dan çıkardığın senin kavmin ve kendi mirasındırlar) (51) ta ki sana her feryat ettikleri zaman bu kulunun yalvarışını ve kavmin İsrail’in yalvarışını işitmek için gözlerin açık olsun (52). Çünkü atalarımızı Mısır’dan çıkardığın zaman kulun Musa vasıtası ile söylediğin gibi mirasın olmak için sen onları, dünyanın bütün kavimlerinden ayırdın ya Rab Yehova!’ (I. Krallar, 8: 46-53)

Yahudilerin gelecekte azgınlaşmaları durumuna karşı Tevrat’ın verdiği cevap: ‘Garibe haksızlık etmeyeceksin ve ona gadretmeyeceksin çünkü siz Mısır diyarında gariptiniz (21). Hiçbir dul kadını ve öksüzü incitmeyeceksiniz (22). Eğer onları incitirsen ve bir yolla bana feryat ederlerse onların feryadını mutlaka işiteceğim (23) ve öfkem alevlenip sizi kılıçla öldüreceğim ve kadınlarınız dul ve çocuklarınız öksüz olacaklar (24).’ (Çıkış, 22: 21-24). ‘Ve Rabbin Ruhu üzerime düştü ve bana dedi: Söyle, Rab şöyle diyor: Ey İsrail evi, siz böyle dediniz çünkü aklınıza gelen şeyleri ben bilirim (5). Bu şehirde öldürdüklerinizin sayısını çoğalttınız ve sokaklarını öldürülmüş olanlarda doldurdunuz (6). Bundan dolayı Rab Yehova şöyle diyor: Onun içine koyduğunuz öldürülmüş olanlar, et onlardır, kazan da bu şehir; ancak siz onun içinden çıkarılacaksınız (7). Siz kılıçtan korktunuz, ben de üzerinize kılıç getireceğim, Rab Yehova’nın sözü (8). Ve onun içinden sizi çıkaracağım ve sizi yabancılar eline vereceğim ve aranızda hükümler yürüteceğim. (9). Kılıçla düşeceksiniz, size İsrail sınırında hükmedeceğim ve bileceksiniz ki ben Rabbim (10). Bu şehir size kazan olmayacak ve siz onun içinde et olmayacaksınız, size İsrail sınırında hükmedeceğim (11).’ (Hezekiel, 11: 5-11)

YAHUDİLER, KENDİLERİNİN ‘TANRININ ÖZEL KAVMİ’ OLDUĞUNA İNANIRLAR

Yahudiler, kendilerinin Allah’ın özel kavmi olduğuna inanırlar. Bunun temelleri, uzun bir sürgün döneminden sonra akılda kalanların derlenerek yazıldığı, büyük kısmı masalsı Yahudi tarihi olan bozulmuş Tevrat’tır. Aşağılanmanın ve ezilmenin en kötüsünü yaşayan bir toplumu, bir inanç çevresinde toplamak, ruhen çökmüş bir toplumu kaldırmak amacıyla ne gerekiyorsa o yazılmıştır. Bu nedenle Tevrat’ta, Yahudilerin ‘Tanrının özel kavmi’ olduğuyla ilgili çokça ifade vardır. Tanrı, neden özel bir kavim seçecek, sorusuna verilebilecek hiçbir anlamlı cevap olmamasına rağmen aşağılanarak ezilen Yahudi toplumu için böyle bir tedavi gerekli görülmüştür.

‘Tanrının özel kavmi’ ifadelerine örnekler: ‘Ve şimdi gel ve benim kavmimi, İsrail oğullarını, Mısırdan çıkarmak için seni Firavun’a göndereyim.’ (Çıkış, 3: 10). ‘Ve sizi kendim için bir kavim olarak alacağım ve size Allah olacağım ve sizi Mısırlıların yükleri altından çıkaran Allah’ınız Rab ben olduğumu bileceksiniz.’ (Çıkış, 6: 7). ‘Fakat Firavun sizi dinlemeyecek ve elimi Mısır’ın üzerine koyacağım ve ordularımı, kavmim İsrail oğullarını, Mısır diyarından büyük hükümlerle çıkaracağım.’ (Çıkış, 7: 4). ‘Ve Rab Musa’ya dedi: Firavun’un yanına gir ve ona söyle: İbranilerin Allah’ı rab şöyle diyor: Kavmimi salıver ki bana ibadet etsinler.’ (Çıkış, 9: 1). ‘Gerçekten Mısır’da olan kavmimin sıkıntısını gördüm ve onun iniltisini işittim, onları kurtarmaya indim; şimdi gel, seni Mısır’a göndereceğim.’ (Resullerin İşleri, 7: 34)

‘Tanrının özel kavmi’ ifadelerine aykırı örnekler: Irkçı bir din haline getirilen Yahudiliğin muharref kitabı Tevrat’ta ‘özel kavim’ görüşüne aykırı olarak başka milletlerden de elçilere inananların (Yahudi olanların) olduğu bilgisi verilir.  ‘Ve kavmin İsrail’den olmayan ecnebi de senin ismin uğruna uzak memleketten gelince (41), (çünkü senin büyük ismin ve kudretli elin ve uzatılmış bazun hakkında işiteceklerdir) gelip bu eve doğru dua edince (42), gökte, meskeninde işit ve ecnebinin sana feryat ettiği bütün şeylere göre yap ta ki kavmin İsrail gibi senden korkmak için dünyanın bütün kavimleri senin ismini bilsinler ve yaptığım bu evin senin isminle çağırıldığını bilsinler (43). (I. Krallar, 8: 41-43). ‘Ve her vilayette ve her şehirde kralın sözü ve buyrultusu nereye vardı ise orada Yahudiler için sevinç ve ferah, ziyafet ve iyi gün oldu. Ve memleket kavimleri arasında birçokları Yahudi oldular çünkü üzerlerine Yahudilerin korkusu düşmüştü.’ (Ester, 8: 17). ‘Ve o gün vaki olacak ki cevap vereceğim, Rab diyor, göklere cevap vereceğim ve onlar yere cevap verecekler (21) ve yer buğdaya ve yeni şaraba ve yağa cevap verecek ve onlar Yizreel’e cevap verecekler (22). Ve onu memlekette kendim için ekeceğim ve merhamete ermemiş olana acıyacağım ve kavmim olmayana: Sen kavmimsin, diyeceğim; o da: Allah’ım, diyecek (23).’ (Hoşea, 2: 21-23). ‘Terennüm et ve sevin ey Sion kızı çünkü işte ben geliyorum ve senin içinde oturacağım, Rabbin sözü (10). Ve o gün çok milletler Rabbe yapışacaklar ve benim kavmim olacaklar ve ben senin içinde oturacağım ve beni orduların Rabbi sana gönderdiğini bileceksin (11).’ (Zekarya, 2: 10, 11)

YAHUDİLER, TANRININ ‘YAHUDİLERE ÖZEL TANRI’ OLDUĞUNA İNANIRLAR

Tevrat’ı derleyip yazanlar, sürgünlerde ezilme yıllarının etkisini azaltmak amacıyla toplumlarına özel bir tanrı da tasarlamışlardır. Onların tasarısına göre ‘Allah’ tüm varlığı yaratan olsa bile özellikle Yahudilerin tanrısıdır. Bu ifadelere örnekler: 

‘Ve Rab Musa’ya dedi: Firavun’un yanına gir ve ona söyle: İbranilerin Allah’ı rab şöyle diyor: Kavmimi salıver ki bana ibadet etsinler.’ (Çıkış, 9: 1). ‘Ve İsrail oğulları arasında oturacağım ve onlara Allah olacağım (45). Ve bilecekler ki onların arasında oturmak için kendilerini Mısır diyarından çıkaran onların Allah’ı Rab benim, onların Allah’ı Rab benim. (46) (Çıkış 29, 45, 46). ‘Ve İsrail oğullarının arasında oturacağım ve kavmim İsrail’i bırakmayacağım.’ (I. Krallar, 6: 13). ‘Ve Süleyman Rabbin mezbahı önünde İsrail’in bütün cemaati karşısında durup ellerini göğe açtı (22) ve dedi: Ya Rab, İsrail’in Allah’ı … (23).’ (I. Krallar, 8). (Tanrı, çalıda Musa’ya göründüğünde dedi ki): ‘Ben senin atalarının Allah’ı, İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un Allah’ıyım.’ (Resullerin İşleri, 7: 32)

Hristiyanların Matta incilinde de ilk mensuplarının Yahudi olması nedeniyle ‘Yahudilere özel tanrı’ ifadesi vardır: ‘Şöyle ki dilsizi söyler, çolağı sağlam, körü görür ve topalı yürür gördükleri zaman halk şaştılar ve İsrail’in Allah’ına hamd ettiler.’ (Matta, 15: 31)

Tevrat’ın ‘Yahudilere özel Tanrı’ inancına aykırı ifadeleri: Tevrat’ta, ‘Yahudilere özel Tanrı’ görüşüyle çelişki arz eden ‘Allah’ın herkesin Rabbi’ olduğu görüşlerine de yer verilmiştir: ‘Ve Rabbe hizmet etmek ve Rabbin ismini sevmek, ona kul olmak için Rabbe yapışan ecnebilerini, sebt gününü bozmasın diye onu tutan her birini ve ahdimi sıkı tutanı (6), evet onları mukaddes dağıma getireceğim ve onları dua evimde sevindireceğim; mezbahım üzerinde yakılan takdimeleri ve kurbanları kabul olunacak; çünkü benim evime bütün milletler için dua evi denilecektir (7). İsrail'in sürgünlerini toplayan Rab Yehova diyor: Toplanılmış olanlardan başka daha ona toplayacağım.’ (İşaya, 56: 6, 7)

Yahudilerin kurguladığı ‘Yahudi tanrısının’ insansı özellikleri: Muharref Tevrat’tın aşağıya alıntılanan tanrı algısı, onun insan ürünü olmasının bir sonucudur. ‘Ve Allah, İbrahim’le, İshak’la ve Yakub’la olan ahdini hatırladı.’ (Çıkış, 2: 24). ‘Ve Mısırlıların esirlikte tutmakta oldukları İsrail oğullarının iniltisini de işittim ve ahdimi hatırladım.’ (Çıkış, 6: 5). ‘Ve Rab, Musa’ya dedi: Seninle söyleştiğim zaman kavim işitsin ve sana ebediyen inansınlar diye işte ben sana koyu bulut içinde geleceğim. Ve Musa, kavmin sözlerini Rabbe bildirdi.’ (Çıkış, 19: 9). ‘Ve Rab, Musa’ya dedi: Kavme git ve onları bugün ve yarın için takdis et ve esvaplarını yıkasınlar. Ve üçüncü günde bütün kavmin gözü önünde Rab, Sina dağı üzerine inecek.’ (Çıkış, 19: 11). ‘Ve kavim uzakta durdu ve Musa, Allah’ın bulunduğu koyu karanlığa yaklaştı. (Çıkış, 20: 21). ‘Ve Rab bulutta indi ve orada onunla (Musa’yla) durdu ve Rabbin ismini ilan etti (5). Ve Rab onun önünden geçti ve: Yehova, Yehova, çok acıyan ve lütfeden, geç öfkelenen ve inayeti ve hakikati çok olan (6) binlere inayetini saklayan, haksızlığı ve günahı ve suçu bağışlayan ve suçluyu asla suçsuz çıkarmayan, babaların günahını oğullarda ve oğulların oğullarında, üçüncü ve dördüncü nesilde arayan Allah, diye ilan etti (7). (Çıkış 34: 5-7). Tevrat’ın bir çelişkisi olarak buradaki Allah algısının tam tersi ifade: ‘Oğullar için babalar öldürülmeyecekler ve babalar için oğullar öldürülmeyeceklerdir; herkes kendi suçu için öldürülecektir.’ (Tesniye, 24: 16)

Yahudilerin tanrısı yalnız elçilerle değil, sesini  duyurarak başkalarıyla da konuşmaktadır: ‘Kral söyleyip dedi: ‘Kral evi olsun diye kuvvetimin kudreti ile ve haşmetimin izzeti için yapmış olduğum büyük Babil bu değil mi? (30). Söz daha kralın ağzında iken göklerden bir ses indi: Ey kral Nabukadnetsar, sana söyleniyor: Krallık senden gitti (32) ve insanlar arasından kovulacaksın ve kırın hayvanlarıyla oturacaksın, sana öküzler gibi ot yedirecekler ve insanların krallığı üzerinde Yüce Olanın saltanat sürdüğünü ve onu dilediği adama verdiğini bilinceye kadar senin üzerinden yedi vakit geçecek (33).’ (Daniel, 4: 30-33)

YAHUDİLER, TANRININ, FAİZİ YAHUDİLERDEN ALMAYI HARAM, BAŞKA TOPLUMLARDAN ALMAYI HELAL KILDIĞINA İNANIRLAR

Bu inanış Yahudilerin başka toplumlarla aralarına kalın duvarlar örmelerine, başkalarını sömürecek her işi yapmalarına, her zaman ikinci, üçüncü yüzlerinin olmasına neden olmuştur. Bu durum anlaşıldığında, Yahudilere aralarında yer veren toplumlar, onlardan nefret etmiş, onları sürüp aralarından çıkarmak istemişlerdir.

‘Eğer kavmime, yanında olan bir fakire, ödünç para verirsen ona murabahacı/faizci olmayacaksın; onun üzerine faiz koymayacaksınız (25). Eğer komşunun abasını rehin olarak almış olursan geniş batmazdan evvel ona geri vereceksin. (26).’ (Çıkış, 22: 25, 26). ‘Her yedi yıl sonunda bir ibra yapacaksın (1). Ve ibra şöyle olur: Her alacaklı komşusuna ödünç verdiği şeyi ibra edecektir; komşusunu ve kardeşini sıkıştırmayacaktır çünkü Rabbin ibrası ilan edilmiştir (2). Yabancıyı sıkıştırabilirsin fakat kardeşinde olan kendi her şeyini elin ibra edecektir (3). Bununla beraber sende fakir olmayacaktır … (4) ve çok milletlere ödünç vereceksin fakat sen ödünç almayacaksın ve çok milletlere saltanat edeceksin fakat onlar sana saltanat etmeyecekler (7)’ (Tesniye 15: 1, 2, 3, 4, 7). ‘Para faizi olsun, zahire faizi olsun yahut ödünç verilen her şeyin faizi olsun, faizle kardeşine ödünç vermeyeceksin (19). Yabancıya faizle ödünç verebilirsin fakat kardeşine faizle ödünç vermeyeceksin ta ki mülk olarak almak üzere gitmekte olduğun diyarda elini atacağın her şeyde Allah’ın Rab seni mübarek kılsın (20).’ (Tesniye, 23: 19, 20)

YAHUDİLER, TANRININ KENDİLERİNİN YALNIZ YAHUDİLERLE EVLENMELERİNE İZİN VERDİĞİNE İNANIRLAR

Yahudilerin ancak Yahudilerle evlenmesi ilkesine bir örnek: ‘Ve onların kızlarından oğullarına almayasın ve onların kızları kendi ilahlarına tabi olup zina etmekle senin oğullarını kendi ilahlarına tabi kılarak senin oğullarına zina ettirmesinler.’ (Çıkış, 34: 16)

Yahudilerin ancak Yahudilerle evlenmesi ilkesine aykırı örnekler: ‘Düşmanlarına karşı cenge çıkacağın ve Allah’ın Rab onları senin eline vereceği ve onları esir olarak götüreceğin zaman (10), esirler arasında bakılışı güzel bir kadın görüp onu arzu eder ve karı olarak kendine almak istersen (11) o zaman onu evinin içine getireceksin ve o başını tıraş edecek ve tırnaklarını kesecektir (12) esirliğin esvabını üzerinden atacak ve senin evinde oturacak ve babasına-anasına tam bir ay ağlayacak ve ondan sonra kendisine yaklaşacaksın ve onun kocası olacaksın ve o senin karın olacak (13). (Tesniye, 21: 10-13). ‘Süleyman’ın karı olarak almış olduğu Firavun’un kızı için de bu eyvan gibi bir ev yaptı.’ (I. Krallar, 6: 8)

Yahudilere çok hak ve imkânlar kazandırdığı için Yahudi olmayan kralla evlenen Ester adlı Yahudi kızının bu evliliği de eleştiri değil takdir konusu olmuştur: ‘Ve üçüncü gün vaki oldu ki Ester, kraliçe esvabını giydi ve kral evinin iç avlusunda, kral evine karşı durdu ve kral, kral evinde, evin kapısına karşı kendi krallık tahtı üzerinde oturuyordu (1). Ve vaki oldu ki kral, kraliçe Ester’i avluda durmakta görünce gözünde lütuf buldu ve kral elinde olan altın asayı Ester’e uzattı. Ve Ester yaklaşıp asanın ucuna dokundu (2). Nen var kraliçe Ester ve dileğin nedir, ülkenin yarısına kadar sana verilecektir (3).’ (Ester, 5: 1-3). ‘Ve kral ile Haman, kraliçe Ester’in ziyafetine geldiler (1). Ve ikinci günde şarap içilerken kral yine Ester’e dedi: İsteğin nedir kraliçe Ester ve sana verilecektir ve dileğin nedir, ülkenin yarısına kadar yapılacaktır (2). Ve kraliçe Ester cevap verip dedi: Ey kral eğer senin gözünde lütuf buldumsa ve eğer krala iyi görünürse isteğim üzerine canım ve dileğim üzerine kavmim bana bağışlansın (3) çünkü ben ve kavmim helak edilmek, öldürülmek ve yok edilmek için satıldık. Ve eğer köle ve cariye olarak satılsaydık susardım fakat kralın zararını düşman ödeyemezdi (4). Ve kral Ahaşveroş söyledi ve kraliçe Ester’e dedi: Bu işi yapmaya kalkışan adam kimdir ve nerededir? (5). Ve Ester dedi: Bir hasım ve bir düşman, bu kötü Haman. Ve Haman kralla kraliçenin önünde dehşete düştü (6).’ (Ester, 7: 1-6)

YAHUDİLER, TANRININ KENDİLERİNE BAŞKA TOPLUMLARI SOYMAYI EMRETTİĞİNE İNANIRLAR

Bu nedenle Yahudiler, kendilerinden olmayan herkesin her zenginliğini mümkün olan her yöntemle ç/alabilecekleri inancına sahiptirler.

‘Ve Mısırlıların gözlerinde bu kavme lütuf vereceğim; eli boş gitmeyeceksiniz. Fakat her kadın komşusundan ve evinde olan misafirden gümüş şeyler ve altın şeyler ve esvaplar isteyecek ve oğullarınızı ve kızlarınızı onlarla süsleyeceksiniz ve Mısırlıları soyacaksınız.’ (Çıkış, 3: 21, 22). ‘Şimdi (gitmeden önce) kavmin kulaklarına söyle ve her adam kendi komşusundan ve her kadın kendi komşusundan, gümüş şeyler ve altın şeyler istesin.’ (Çıkış, 11: 2).

TEVRAT’IN MALAKİ BÖLÜMÜNÜN SONUNDA GELECEĞİ MÜJDELENEN BİR ELÇİDEN SÖZ EDİLMEKTEDİR

‘Kulum Musa’nın şeriatını, kanunları ve hükümleri alın, o şeriatı ki Horeb’de bütün İsrail için ben ona emrettim (4). İşte Rabbin büyük ve korkunç günü gelmeden önce ben size peygamber İlya’yı göndereceğim (5). O da babaların yüreğini oğullara ve oğulların yüreğini babalarına döndürecektir ta ki gelip dünyayı lanetle vurmayayım (6). (Malaki, 4: 4-6)

Yahudiler haham ve rabbiler bu bilgiye rağmen Hz. İsa’yı elçi olarak kabul etmediler, ona her türlü zulmü yaptılar ve bugün hala başka bir elçi beklemektedirler. Hz. İsa’nın, Hz. Musa’nın yolundan saptıkları için kendisine de inanmayan Yahudilere yönelttiği sert ve ağır eleştirileri vardır. Bunlara da yer aldığı İncillerden örnekler verilecektir.  

II. İNCİLLERİN, YAHUDİLERLE İLGİLİ AÇIKLAMALARI

Hz. İsa’nın İncillerde, Yahudileri en sert şekilde eleştirmektedir: ‘O zaman Yeruşalim, bütün Yahudiye ve bütün Erden çevresi Yahya’ya çıkıyorlar (5) ve günahlarını itiraf ederek Erden ırmağında Yahya tarafından vaftiz olunuyorlardı (6). Fakat Ferisiler ve Sadukilerden (iki Yahudi topluluğundan) birçoğunun vaftiz için geldiklerini görünce onlara dedi: Ey engerekler nesli, gelecek öfkeden kaçmayı size kim gösterdi (7). İmdi tövbeye yakışır semere çıkarın (8) ve: Babamız İbrahim’dir, diye içinizden düşünmeyin; çünkü ben size derim ki Allah İbrahim’e şu taşlardan evlat kaldırabilir (9). Zaten balta da ağaçların kökü dibinde yatıyor; imdi iyi meyve vermeyen her ağaç kesilir ve ateşe atılır (10). Gerçi tövbe için su ile ben sizi vaftiz ediyorum fakat benden sonra gelen, benden daha kudretlidir; onun çarıklarını taşımağa ben layık değilim, o sizi Ruhülkudüs ile ve ateş ile vaftiz edecektir (11).’ (Matta, 3: 5-11). (Bu bölüm için bkz: Yuhanna, 1: 19-34; Resullerin İşleri, 13: 25). ‘Yalancı peygamberlerden sakının, onlar size koyun esvabında gelirler fakat iç yüzden kapıcı kurtlardır (15). Onları meyvelerinden tanıyacaksınız. İnsanlar dikenlerden üzüm yahut deve dikenlerinden incir toplarlar mı? (16). Böylece her iyi ağaç, iyi meyve verir fakat çürük ağaç kötü meyve verir (17). İyi ağaç kötü meyve veremez, çürük ağaç da iyi meyve veremez (18). İyi meyve vermeyen her ağaç kesilir ve ateşe atılır (19). Öyleyse onları meyvelerinden tanıyacaksınız (20). Bana: Ya Rab ya Rab, diyen her adam göklerin melekûtuna girecek değildir ancak göklerde olan Babamın iradesini yapan girer (21). O günde birçokları bana: ‘Ya Rab ya Rab, biz senin isminle elçilik etmedik mi ve senin isminle cinleri çıkarmadık mı ve senin isminle çok kudretli işler yapmadık mı?’ diyecekler (22). Ve o zaman ben onlara açıkça söyleyeceğim: Ben sizi hiç tanımadım, yanımdan gidin, fesat işleyenler!’ (23).’ (Matta, 7: 15-23). ‘Ya ağacı iyi, meyvesini de iyi edin yahut ağacı çürük ve meyvesini de çürük edin çünkü ağaç meyvesinden tanınır (33). Ey engerekler nesli, söz kötü olduğunuz halde nasıl iyi şeyler söyleyebilirsiniz çünkü ağız yüreğin taşmasından söyler (34). İyi adam iyi hazinesinden iyi şeyler çıkarır ve kötü adam kötü hazinesinden kötü şeyler çıkarır (35).’ (Matta, 12: 33-35).

Hz. İsa, kendisine inanmayan Yahudileri ikiyüzlülükle ve gösteriş yapmakla suçlamaktadır: ‘Bundan dolayı size derim Allah’ın melekûtu sizden alınacak ve onun meyvelerini yetiştirecek bir millete verilecektir.’ (Matta, 21: 43). ‘Ve siz ananenizle Allah’ın sözünü bozmuş oldunuz. Ey ikiyüzlüler! İşaya (6): ‘Bu kavim dudakları ile beni sayarlar (7) fakat onların yüreği benden uzaktır (8). Ve talimat olarak insan emirlerini öğretip boş yere bana taparlar’ diye sizin için iyi peygamberlik etmiştir (9).’ (Matta, 15: 7-9). ‘Yazıcılar ve Ferisiler, Musa’nın kürsüsünde otururlar (2), bundan dolayı size söyledikleri bütün şeyleri yapın ve tutun fakat onların işlerine göre yapmayın çünkü söylerler ve yapmazlar (3). Evet onlar ağır ve taşınması güç yükler bağlayıp insanların omuzlarına korlar, onlar ise kendilerinin parmağı ile onları kımıldatmak istemezler (4). Fakat onlar bütün işlerini insanlara gösteriş için yaparlar. Çünkü onlar hamaillerini genişletip esvaplarının saçaklarını büyük yaparlar (5), ziyafetlerde üst yeri ve havralarda baş yerleri ve çarşı meydanlarında selamları ve insanlar tarafından ‘Rabbi/Efendim’ diye çağırılmayı severler (7).’ (Matta, 23: 2-7); (Luka, 20: 46, 47)

Hz. İsa, Yahudileri imansızlık ve sapkınlıkla suçlamaktadır: ‘Ve İsa cevap verip dedi: Ey imansız ve sapık nesil! Ne vakte kadar sizinle beraber olacağım, size ne vakte kadar dayanacağım?’ (Matta, 17: 17)

Hz. İsa, Yahudi din adamlarını haydutlukla suçlamaktadır: ‘Ve İsa, Allah’ın mabedine girdi, bütün mabette alışveriş edenleri dışarı attı; sarrafların masalarını devirdi (12). Onlara dedi: ‘Benim evime dua evi denilecek’ diye yazılıdır fakat siz onu haydut ini yapıyorsunuz (13)’ (Matta, 21: 12, 13); (Luka, 19: 46); (Yuhanna, 2:13-16)

Hz. İsa Yahudi din adamlarını insanları yoldan çıkaran ikiyüzlüler olmakla suçlamaktadır: ‘Lakin vay başınıza Yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Çünkü siz göklerin melekûtunu insanların yüzlerine kapıyorsunuz, zira kendiniz girmiyorsunuz, girenleri de bırakmıyorsunuz ki girsinler (13). (Vay başınıza Yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Zira siz gösteriş için uzun dualar ederken dul kadınların evlerini yutarsınız, bunun için siz daha büyük mahkûmiyete uğrayacaksınız (14)). Vay başınıza Yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Zira bir mühtedi yapmak için denizi ve karayı dolaşırsınız ve olunca, siz onu kendinizden iki kat cehennem oğlu edersiniz (15). Kim mabet üzerine ant ederse bir şey değildir fakat kim mabedin altın’ı üzerine ant ederse borçlu olur, diyen kör kılavuzlar, vay başınıza! (16). Siz ey budalalar ve körler, hangisi daha büyüktür, altın mı yoksa altını mukaddes kılan mabet mi? (17). Siz ey körler, hangisi daha büyüktür, takdime mi yoksa takdimeyi mukaddes kılan mezbah mı? (19)’ (Matta 23: 13-17, 19). ‘Vay başınıza Yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Çünkü nanenin, anasonun ve kimyonun ondalığını veriyorsunuz ve şeriatın daha ağır işlerini, adaleti, merhameti ve imanı bırakıyorsunuz. Onları yapmalı idiniz, bunları da bırakmamalı idiniz (23). Ey kör kılavuzlar, siz küçük sineği süzerek ayırırsınız fakat deveyi yutarsınız’ (24). Vay başınıza Yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! … (25); Sen ey kör Ferisi! … (26), Vay başınıza Yazıcılar ve Ferisiler! … (27), ‘Siz de böylece insanlara dıştan salih görünürsünüz fakat içten ikiyüzlülük ve fesatla dolusunuz (28). Vay başınıza Yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler!... (29) (Özetle: Matta, 23: 23-29)

Hz. İsa, Yahudi din adamlarını, vahye inanmamak ve elçileri öldürmekle suçlamaktadır: ‘Siz ey yılanlar, siz ey engerekler nesli! Cehennem hükmünden nasıl kaçacaksınız? (33). Bunun için işte size peygamberler, hikmetli adamlar ve yazıcılar gönderiyorum; siz onlardan bazılarının öldürecek ve haça gereceksiniz ve bazılarını havralarda dövecek ve şehirden şehre kovacaksınız (34). (Matta, 23:33, 34). ‘Ey boyunları sert, yürekleri ve kulakları sünnetsiz adamlar! Siz daima Ruhülkudüse karşı duruyorsunuz; atalarınızın ettiği gibi siz de ediyorsunuz (51). Atalarınız peygamberlerin hangisine eza etmediler? Ve o Salihin geleceğini önceden bildirenleri öldürdüler, siz de şimdi onun hainleri ve katilleri oldunuz (52). Siz ki şeriatı meleklerin tertip ettikleri gibi aldınız ve tutmadınız (53).’ (Resullerin İşleri, 7: 51-53). ‘Ey Yeruşalim! Peygamberleri öldüren ve kendisine gönderilenleri taşlayan Yeruşalim! Tavuk, yavrularını kanatları altına nasıl toplarsa ben de senin çocuklarını kaç kere öyle toplamak istedim ve siz istemediniz (37). İşte eviniz size ıssız bırakılacak (38).’ (Matta, 23: 37, 38)

Hz. İsa’ya göre Yahudiler, günahlarının köleleri olmuş bir toplumdur: ‘İmdi İsa kendisine iman etmiş olan Yahudilere dedi: Eğer siz benim sözümde durursanız gerçekten benim şakirtlerimsiniz (32), siz hakikati bileceksiniz ve hakikat sizi azat edecektir (33). Ona cevap verdiler: İbrahim’in zürriyetiyiz, hiç kimseye asla kölelik etmedik, sen nasıl: Azat olacaksınız, diyorsun? (34). İsa onlara cevap verdi: Doğrusu ve doğrusu size derim: Günah işleyen herkes günahının kölesidir (35).’ (Yuhanna, 8: 32-35)

Hz. İsa’ya göre kendisine inanmayan Yahudiler, İblis’in çocuklarıdır: ‘Onlar cevap verip kendisine: Babamız İbrahim’dir, dediler. İsa onlara dedi: İbrahim’in çocukları olsaydınız İbrahim’in işlerini yapardınız (39) … ‘Siz babanız İblistensiniz ve babanızın heveslerini yapmak istiyorsunuz. O başlangıçtan katil idi ve hakikatte durmadı çünkü kendisinde hakikat yoktur. Yalan söylediği zaman kendisininkinden söyler çünkü o bir yalancıdır ve yalanın babasıdır (44).’ (Yuhanna, 8: 39, 44)

Hz. İsa, içinden çıktığı Yahudi toplumunun ırkçılığını reddetmektedir: ‘Fakat İsa onlara cevap verip dedi: Allah’ın sözünü dinleyen ve onu yapanlar, anam ve kardeşlerim onlardır.’ (Luka, 8: 21)

Hz. İsa, vahye teslim olmayanı diri saymamaktadır: ‘Ve başka birine: Ardımca gel, dedi. Fakat o: Bana izin ver ki önce gideyim, babamı gömeyim, dedi. (59). Fakat İsa ona dedi: Bırak ölüler kendi ölülerini gömsünler fakat sen git, Allah’ın melekûtunu her yana ilan et (60).’ (Luka, 9: 59, 60)

Hz. İsa, Hz. Davud’un sebt gününde bir yasak kabul etmediğini delilleriyle ortaya koyarak kendisi de sebt/cumartesi günü, hiçbir iş yapılmaması gerektiğine inanmadığını söylemektedir: ‘Ve vaki oldu ki bir Sebt günü, İsa ekinler arasından geçiyordu, şakirtleri başakları koparıyorlar ve avuçlarında ovalayıp yiyorlardı (1). Fakat Ferisilerden bazıları: ‘Neden Sebt gününde yapılması caiz olmayanı yapıyorsunuz, dediler (2). İsa da onlara cevap verip dedi: Davud kendisi ve onunla beraber olanlar aç kaldıkları zaman ne yaptı (3), Allah’ın evine nasıl girdi ve yalnız kâhinlerden başkasına yemesi caiz olmayan huzur ekmeklerini alıp yedi ve beraberinde olanlara verdi, bunu bile okumadınız mı? (4). Ve onlara: İnsanoğlu, Sebt gününün de Rabbidir, dedi. (5).’ (Luka, 6: 1-5). (Hz. İsa’nın ‘sebt günü’ adıyla yasakların olduğu bir güne inanmadığına dair bakınız: (Luka 6: 6-11); (Luka, 13: 10-17); (Luka, 14: 1-6); (Yuhanna, 5: 9-18); (Yuhanna, 7: 22-24); (Yuhanna, 10: 13-17)

Hz. İsa, kendisine inanmayan ve Hz. Musa’nın yolundan da sapan Yahudilerin yaşadıkları yerler için ilahi yasanın nasıl işleyeceğini, öğrencilerine şöyle anlatmaktadır: ‘Ve İsa mabetten çıkıp giderken mabedin binalarını kendisine göstermek için şakirtleri yanına geldiler (1). İsa da onlara cevap verip dedi: Bütün bu şeyleri görmüyor musunuz? Doğrusu size derim: Burada taş üstünde yıkılmadık taş bırakılmayacak (3).’ (Matta, 24: 1-3). ‘Size şeriatı, Musa vermedi mi? Ve sizden kimse şeriatı yapmıyor’ (Yuhanna, 7: 19)

Yahudi din adamları, Hz. İsa’yı küfürle suçlamış, dövmüş ve onun yüzüne tükürmüşlerdir: Yahudi baş kâhini Kayafa ve diğer baş kahinler, aleyhinde tanık arayıp bulamayınca Hz. İsa’ya gelip ona beklenen Mesih olup olmadığını sorduktan sonra sözleri nedeniyle onu küfürle suçladılar. ‘O zaman baş kâhin esvabını yırtıp dedi: Küfretti, artık şahitlere ne ihtiyacımız var? İşte şimdi küfrü işittiniz (65). Size nasıl görünüyor? Onlar cevap verip: Ölümü hak etti, dediler (66). O zaman yüzüne tükürüp ona yumruk vurdular; bazıları da ona (67) Ey Mesih sana vuran kimdir? Bize peygamberlik et, diyerek İsa’yı tokatladılar (69).’ (Matta, 26: 65-69)

Yahudi din adamları, şehrin yöneticisinden Hz. İsa’nın öldürülmesini istemişlerdir: Roma valisi Pilatus, tutuklu bulunan Hz. İsa’yı ne yapacağını Yahudi din adamlarına sordu. ‘Pilatus onlara: Öyle ise Mesih denilen İsa’yı ne yapayım, dedi. Onların hepsi: Haça gerilsin, dediler (22). Ve Pilatus: Ya ne kötülük yaptı, dedi. Fakat onlar: Haça gerilsin, diye çok bağırdılar (23). Pilatus hiçbir şey yapamadığını ve daha ziyade kargaşalık çıktığını görünce su alıp: Ben bu salih adamın kanından beriyim; bunu siz düşünün, diye halkın önünde ellerini yıkadı (24). Bütün Yahudiler cevap verip dedi: Onun kanı bizim üzerimize ve çocuklarımızın üzerine olsun! (25). O zaman Pilatus onlara, (bayram azatlığı olarak suçlu) Barabbas’ı salıverdi ve İsa’yı dövdükten sonra haça gerilsin diye verdi (26).’ (Matta, 27: 22-26); (Bu bölüm için bkz: Luka, 23: 1-56); (Yuhanna, 18: 1-40; 19: 1-42

Hz. İsa, Yahudilerden umudunu kesmiştir: Matta İncilinin sonuna göre çarmıhta öldürülüp gömüldükten üç gün sonra dirilen Hz. İsa, daha önce yalnız onlara gönderildiğini söylediği Yahudilerden umut kesip öğrencilerine şöyle demiştir: ‘İmdi siz gidip bütün milletleri şakirt edin, onları Baba ve Oğul ve Ruhülkudüs ismiyle vaftiz eyleyin (19), size emrettiğim her şeyi tutmalarını onlara öğretin ve işte ben bütün günler, dünyanın sonuna kadar sizinle beraberim (20).’ (Matta, 28: 19, 20)

Hz. İsa, Yahudi din adamları ve Yahudi toplumu karşısında kendi durumunu şöyle açıklamaktadır:İsa da onlara dedi: Bir peygamber, kendi memleketinden ve evinden başka yerde itibarsız değildir (57). Ve İsa, onların imansızlıklarından dolayı, orada çok kudret işleri yapmadı (58).’ (Matta, 13: 57, 58). ‘Ve İsa dedi: Gerçek size derim: Hiçbir peygamber kendi memleketinde makbul değildir.’ (Luka 4: 24). (bkz: Yuhanna, 5: 44)

Hz. İsa’nın tanrı değil elçi olduğuna dair sözler İncillerde bulunmaktadır: ‘İsa çağırıp dedi: Bana iman eden, bana değil ancak beni gönderene iman eder.’ (Yuhanna, 12: 44); ‘Çünkü ben kendiliğimden söylemedim ancak beni gönderen Babadır ki ne diyeceğimi ve ne söyleyeceğimi bana emretti (49). Ve bilirim ki onun emri ebedi hayattır. İmdi söylediğim şeyleri Babam bana nasıl dedi ise öyle söylüyorum (50).’ (Yuhanna, 12: 49, 50); ‘Kul, efendisinden büyük değildir; gönderilen de onu gönderenden daha büyük değildir.’ (Yuhanna, 13: 16). Hz. İsa, insan olması nedeniyle kıyamet vaktini bilmemesiyle ilgili de şöyle demektedir: ‘Fakat o gün ve saat hakkında ne göklerin melekleri ne de Oğul, yalnız Babadan başka kimse bir şey bilmez.’ (Matta, 24: 36).

Hz. İsa, kendi ölümünden sonra gelecek bir elçiyi müjdeliyor: ‘Yanınızda dururken size bu şeyleri söyledim (25). Fakat benim ismimle babanın göndereceği Tesellici, Ruhülkudüs, o size her şeyi öğretecek ve size söylediğim her şeyi hatırınıza getirecektir (26). ‘Artık sizinle çok şeyler konuşmayacağım çünkü bu dünyanın reisi geliyor ve ben de onun hiçbir şeyi yoktur (30). Fakat dünya bilsin ki ben Babayı severim ve Baba bana nasıl emir verdi ise öyle ederim. Kalkın buradan gidelim (31).’ (Yuhanna, 14: 25, 26, 30, 31). ‘Babadan size göndereceğim Tesellici, Babadan çıkan hakikat ruhu geldiği zaman benim için o şehadet edecektir.’ (Yuhanna, 15: 26). ‘Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum, benim gitmem sizin için hayırlıdır çünkü gitmezsem Tesellici size gelmez fakat gidersem onu size gönderirim (7). Ve o geldiği zaman, günah için, salah için ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir (8), günah için çünkü bana iman etmezler (9); salah için çünkü Babama gidiyorum ve artık beni göremezsiniz (10) ve hüküm için çünkü bu dünyanın reisine hükmedilmiştir (11). Size söyleyecek daha çok şeylerim var fakat şimdi dayanamazsınız (12). Fakat o hakikat Ruhu gelince size her hakikate yol gösterecek zira kendiliğinden söylemeyecektir fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir (13). O beni taziz edecektir çünkü benimkinden alacak ve size bildirecektir (14).’ (Yuhanna: 16: 7-14)

Hz. Musa’nın müjdesi: (Tevrat’ın dışında) Resullerin İşleri bölümünde Hz. Musa’nın kendisinden sonra gelecek bir elçiyi haber verdiği bilgisi bulunmaktadır: ‘Gerçek Musa demiştir: ‘Rab Allah, size kardeşleriniz arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak, bütün şeylerde size her ne söylerse onu dinleyeceksiniz (22). Ve vaki olacaktır ki kavminden o peygamberleri dinlemeyen her can helak edilecektir (23).’ (Resullerin İşleri, 3: 22, 23). ‘İsrail oğullarına: ‘Allah size kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracaktır.’ diyen o Musa’dır.’ (Resullerin İşleri, 7: 37)

Hz. İsa’ya Yahudiler için indirilen vahiy ve din anlayışı, ilerleyen süreçte tüm toplumları muhatap almıştır: Kendisi de bir Yahudi olan ve bu şeriatı kabul eden Hz. İsa adına sonradan kurgulanan bir din olan mevcut Hristiyanlığın temeli sayılan Petrus, şunları söylemektedir: ‘(Petrus) onlara dedi: Başka milletten biriyle birleşmek yahut yanına gitmek, Yahudi olan bir adam için ne derece doğru olmadığını bilirsiniz fakat Allah bana gösterdi ki hiçbir adama bayağı yahut murdar demeyeyim.’ (Resullerin İşleri, 10: 28). ‘Petrus da ağzını açıp dedi: Gerçekten anlıyorum ki Allah şahıslara bakmıyor (34) fakat her millette kendisinden korkan ve salah işleyen ona makbuldür (35).’ (Resullerin İşleri, 10; 34, 35). ‘Petrus bu sözleri daha söylemekte iken kelamı işitenlerin hepsi üzerine Ruhülkudüs indi (44). Ve Petrus’la beraber gelmiş olan sünnetli müminlerin hepsi şaştılar çünkü Ruhülkudüs vergisi (başka) milletler üzerine de dökülmüştü (45). Çünkü onların dillerle söylediklerini ve Allah’ı tazim ettiklerini işitiyorlardı. O zaman Petrus cevap verdi (46): Bizim gibi Ruhülkudüs alan bu kimseler vaftiz olunmasınlar diye, suyu kim yasak edebilir? (47). Ve (onların) İsa Mesih ismine vaftiz olunmalarını emretti (48).’ (Resullerin İşleri, 10: 44-48; 11: 5-18)

SONUÇ

Yahudiler hakkında bu açıklamalar, onların azgınlığına ve sapkınlığına dair değerlendirmeler ve insan fıtratına aykırı görüşler, Yahudilerin uydurdukları Tevrat’a ek olarak (İncil mensuplarını arkalarına almak amacıyla) İncillerin ve Kutsal Mektupların da eklenmesiyle kendi bastıkları ve ‘Kitab-ı Mukaddes’ adını verdikleri kitaptan alınmıştır.

Alıntılanan bölümler, Yahudilerin savaş algılarını ve nedenlerini açıklayacak çerçevede ele alınmaya çalışılmıştır. Bu bölümlerdeki ilkeler, savaş ve barış durumunda dindar bir Yahudi’nin uyması gereken kurallardır çünkü Tevrat böyle buyurmaktadır. Günümüz Yahudileri de ‘savaşacak güce sahip oldukları anda’ bu kurallara uyarlar yani gerçekte hiçbir kurala uymazlar.

Alıntılanan bu sözler, tüm varlığı sevgi ve merhametiyle yaratan Allah’ın sözleri olabilir mi? Kesinlikle hayır! Bunlar ancak kendilerine, kendileri gibi ‘azgın ve sapkın’ bir tanrı yaratan ve isteklerini onun ağzıyla yazan ‘azgın ve sapkın’ kişilerin görüşü olabilir. Bu sapkın görüşleri, ‘Allah’ın emri’ kabul eden bir kişi ve toplum ister güçlü ister güçsüz olsun her durumda ancak azgın ve sapkın olabilir. Bugün de işgal edilmiş Filistin’de yaşanan budur. Bu sapkın inanç nedeniyle tutsak alınıp kendisine tecavüz edilen erkekler ve kadınlar, parçalanan bebekler, tüm sevdiklerinin kaybıyla ciğeri yananların ülkesi oldu Filistin.

ÇÜNKÜ insanlığın karşısında, yalnızca Yahudi olanlara ‘insan’ gözüyle bakan, insanlığın kalanını kanı dökülecek birer hayvan olarak gören sapkın bir ‘din’ anlayışı bulunmaktadır. Bu, Siyonizm’in kurucusu Theodar Herzl’in Yahudilerce kabul edilen görüşüdür. Dahası bu sapkın Siyonist Yahudiler, 1897 yılında yaptıkları 1. Siyonist Kongresinde, kendilerine bölgedeki bir sürü ülkeyle birlikte ülkemizin de neredeyse yarısını içine alan, güya ‘vaat edilmiş topraklar’ olduğuna inandıkları ve ‘Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki dağlara kadar, Güneyde ise Süveyş kanalına kadar’ dedikleri bir ülke kurmayı planlamaktadırlar. Üstelik Yahudiler bunu gizleme gereği de duymamaktadırlar. İşgalci terör devleti İsrail’in bakanı Ben Gurion, Yahudilerin, Filistin’de kurduğu işgal devletinin ilanı sırasında şöyle demiştir: ‘Filistin’in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yerine getirmesi gereken bir başka haritası daha vardır; o da Nil’den Fırat’a kadardır.’

Bu bilgiler, bölgemizde yaşanmakta olan sorunların kaynağının, ülkemize sorun oluşturacak ne ve kim varsa kimler tarafından yönetilip desteklendiğinin açık adresini vermektedir. Düşman, destekçileri ve adresleri bellidir. Milletimiz de bunun bilincinde olmalıdır.

(Yazının uzunluğu ve konunun önemi nedeniyle ‘Kur’an’ın Yahudiler Hakkındaki Açıklamaları’ başlıklı 3. Bölüm sonraki yazıda ele alınmıştır.)

Not: Arka arkaya sonsuzluk yurduna göç edenlerden aziz şehidimiz İsmail Heniye’ye, değeri ilerleyen yıllarda anlaşılabilecek kıymetli hocamız Mikail Bayram’a, dilimize yaptığı hizmetle adını ölümsüzleştiren üstadımız Mehmet Doğan’a Rabbimizden rahmetler diliyorum.

*Kitabı Mukaddes (Tevrat ve İnciller, Kutsal Mektuplar), Kitabı Mukaddes Şirketi, Servetifünun Matbaası, 481 İstiklâl Caddesi, İstanbul, 1976

VİDEOLAR


İsrail Gerçeği-1 (29.11.2024)
İsrail Gerçeği-1 (29.11.2024)
Kur’an’da Önerilen Müslüman Ahlâkı (16.05.2024)
Kur'an'da Önerilen Müslüman Ahlâkı (16.05.2024)

Allah’ın Dostları-Veli/Evliya (23.05.2024)
Allah'ın Dostları-Veli/Evliya (23.05.2024)
Allah Neden Vardır? (02.05.2024)
Allah Neden Vardır? (02.05.2024)

Mutluluk Nedir? (25.04.2024)
Mutluluk Nedir? (25.04.2024)
Kur’an’a Şirk Koşmak.(07.03.2024)
Kur'an'a Şirk Koşmak.(07.03.2024)

Narsizm, Sekülerizm, Deizm. (02.03.2024)
Narsizm, Sekülerizm, Deizm. (02.03.2024)
Rasulullah’ın Kur’an’la İlişkisi (22.02.2024)
Rasulullah'ın Kur'an'la İlişkisi (22.02.2024)

Kur’an’a Göre ’insanların çoğu’ (15.02.2024)
Kur'an'a Göre 'insanların çoğu' (15.02.2024)
Kur’an’a Göre Din Tüccarlığı. (08.02.2024)
Kur'an'a Göre Din Tüccarlığı. (08.02.2024)

Yaşamın Amacı Anlamı. (19.01.2024)
Yaşamın Amacı Anlamı. (19.01.2024)
Kur’an’da İnsana Sorulan Sorular. (12.01.2024)
Kur'an'da İnsana Sorulan Sorular. (12.01.2024)

Sorumluluk Bilinci, Kur’an’a Göre İnsanın Sorumlulukları. (04.01.2024)
Sorumluluk Bilinci, Kur'an'a Göre İnsanın Sorumlulukları. (04.01.2024)
İnsanın Dünya Sınavının Konuları (28.12.2023)
İnsanın Dünya Sınavının Konuları (28.12.2023)

Kur’an’ın Aile Önerileri (21.12.2023)
Kur'an'ın Aile Önerileri (21.12.2023)
Cihad Nedir? (14.12.2023)
Cihad Nedir? (14.12.2023)

Allah’ın Orduları (07.12.2023)
Allah'ın Orduları (07.12.2023)
Lanet-Lanetlenme Nedir? (30.11.2023)
Lanet-Lanetlenme Nedir? (30.11.2023)

Siz Diyorsunuz ki - Kur’an Diyor ki (26.10.2023)
Siz Diyorsunuz ki - Kur'an Diyor ki (26.10.2023)
Sadaka ve Zekat Nedir? Kaç Çeşit Sadaka Vardır?(09.11.2023)
Sadaka ve Zekat Nedir? Kaç Çeşit Sadaka Vardır?(09.11.2023)

Kur’an’ın Anlaşılması Önündeki Engeller ’Çeviri Sorunu (02.11.2023)
Kur'an'ın Anlaşılması Önündeki Engeller 'Çeviri Sorunu (02.11.2023)
Ecel ve Ecel i Müsemma (19.10.2023)
Ecel ve Ecel i Müsemma (19.10.2023)

Kader Nedir? Kader Algımız Nedir? (12.10.2023)
Kader Nedir? Kader Algımız Nedir? (12.10.2023)
Kıyamet Çeşitleri (05.10.2023)
Kıyamet Çeşitleri (05.10.2023)

Kadın Çıkmazları (20.06.2021)
Kadın Çıkmazları (20.06.2021)
Ailevi Mutluluğun Temel İlkeleri  (23.04.2019)
Ailevi Mutluluğun Temel İlkeleri (23.04.2019)

Kadınlarla İlgili Gelenek Nasıl Oluştu? / Geleneğin Takma Bacakları (21.02.2021)
Kadınlarla İlgili Gelenek Nasıl Oluştu? / Geleneğin Takma Bacakları (21.02.2021)
Kur’an’a Göre Şirk (12.11.2020)
Kur'an'a Göre Şirk (12.11.2020)
Joomla templates by Joomlashine