Ayten DURMUŞ
I.
Salçalı ekmek yemeyen çocuklar
Başkalarını düşünmeyi bilmezler
Onların evinde var mıdır, yok mudur?
Yoksa çocuk üzülür, ana-baba kahrolur
Bakıp da kendilerine, çocuklar yutkunur…
Söylenmemiş, öğretilmemiş bilmem ki niye
Ya paylaş ya kimseye göstermeden ye, diye.
Salçalı ekmek yemeyen çocuklar
İlk doğanların, ana-babanın eskisinden
Yeniden dikilenleri giydiğini bilmezler
Sonrakilerin de onlardan küçülenleri…
Yamalı gömlek giymemişlerdir, belli
Yamalı çorap giymek nedir onu da bilmezler
Bir gömlekle kaç çocuk büyür, söyleyemezler.
Salçalı ekmek yemeyen çocuklar
Bir babanın çocukları aç koyma korkusunu
Bir annenin yemek telaşını anlamazlar.
Çaresizlik! Ateşli çocuğun alnında ıslak bez
Uykusuz gözler kanlı… Kıpır kıpır dudaklar…
Onlar sessiz sözün haykıran kaygısını duymazlar
İşte bu yüzden yediklerinin tadına varamazlar.
Salçalı ekmek yemeyen çocuklar
Bilmezler ekmeğin ekmeğe katık olduğunu
Yok, sözü ne demektir, anlamazlar
Ne demektir bir babanın tüm gücüyle çırpınması
Annenin de babanın onurunu koruması
Başkalarına değil kendi çocuklarına karşı:
‘Babanız daha ne yapsın, elinden gelen budur!’
Salçalı ekmek yemeyen çocuklar
Hal bilmezler, had bilmezler
Yol bilmezler, iz bilmezler, izlenmezler
Kendilerinden başkalarını düşünmezler
Sanırlar ki dünya onların etrafında döner
Kendileri de canları isterse dönmektedirler
Canları isterse ağlamakta isterse gülmektedirler.
Salçalı ekmek yemeyen çocuklar
Şükretmeyi, hamd etmeyi bilmezler
Gözleri açtır, hep doyumsuz olduklarından
Doyduk diyemezler hatta dünyayı versen bile
Hep bir eksiklik, hep bir yarımlık hissederler
Her istedikleri olmalı, olmamayı düşünemezler
İşte bu yüzden kadir kıymet bilmek nedir, bilmezler.
Salçalı ekmek yemeyen çocuklar
Ergenim der azıtır, gencim der kudurursa
Suçlu yalnız onlar mı? Değilse suç kimlerin?
“Yaşamanın yükünü onlarla pay etmeyen
Çok yüzlü hayatın her yüzünü öğretmeyen
‘İndirip bindirici Mevla’mız var!’ demeyen
Kim varsa işte onlar, aranan suçlulardır.”
II.
Gel şimdi anlatayım, duy kendini arayan!
Düş kur şu sözlerimle, doğrularından kayan!
Eve mi çağırdılar, oyunun tam sırası
Ebenin gözü bağlı, çocuk sopadan atlı
Neydi salçalı ekmek umudumun çırası
Evdeki tek katıktı, güzeldi hem de tatlı
Haydi, şimdi ikimiz biraz salça alalım
Yavan ekmeğimize sürüp katık yapalım
Ağzımızda hafif bir ekşilik olsun yeter
Katıkların hasını çok sürmeyelim biter
Az da olur, ekmeğin rengi değişsin biraz
O ne lezzet, o ne tat, ne güzellik, nasıl haz…
Tertemiz alın teri, sonuna kadar helâl
Hem tuzlu hem de acı, yanaklarımız al al
‘Yandı ağzımda dilim!’ dersen derim ki ‘Olsun!’
Arada iç suyunu, midemiz safa bulsun
Katığın üzerine üzüntü koymayalım
Bu başyemeğimizi yemeden doymayalım
Yiyelim afiyetle, diyelim: ‘Ey Yaratan!
Ey evreni var kılıp nimetlerle donatan!
Bu salçalı ekmeği afiyetle yedirdin
Üstelik de yanında temiz sular içirdin
Sana şükürden aciz, teşekkürden aciziz.
Rabbim! Biz ekmeğini salçalı yiyenleriz…