Ayten DURMUŞ
Gök mavi bir gömleğim vardı benim küçükken
Gecenin ışığında mor olurdu, severdim
Hayatımda ne mavi ne de mor kaldı şimdi
Becersem gök maviye uçup gitmek isterdim
Çıktım kendi Hira'ma inmeye mecalim yok
Sular gibi coşarken aldandığımı gördüm
Ömrün yazında değil daha ilkbaharında
Her gün darağacında sallandığımı gördüm
Başımı koyacağım omuz olmadın bana
Yürek yangınlarıma serin bir yel olmadın
Yorulunca tutmadın kolumdan kanadımdan
Ağlarken gözyaşımı silen bir el olmadın
Zehirden daha beter öldüren sözlerinle
Kanattığın gönlümü sessizliğe beledim
Ruhumun derinine ulaşan hançerinin
Ucundaki acıyı tüm dünyadan gizledim
Bal katmadan yedirdin panzehirsiz her zehri
Sevdiklerim içindi onca yıl tahammülüm
Güneşten parça gibi ancak yaktın kavurdun
Oysa ben bu dünyada ender yetişen gülüm
Çürümüş bir duvara yaslanmanın acısı
Azalır sanıyordum arttı hep yaşadıkça
Bütün iklimlerimden ben seni sildim artık
Kabuk tutmuyor yaram gerçeği anladıkça
Ne kimseye alt küme ne etkisiz eleman
Olmadan arıyorum gönlümün kırığına
Süreceğim merhemi, evet, ta buralarda
Ama yetmiyor merhem ruhumun yanığına
Kaçarak saklandığım kurtarılmış bölgemde
Azaptan sığındığım yerdi bana satırlar
İlk taşı bir günahsız atsın dediğim zaman
Herkes çekildi geri, beni bir suçlu taşlar
Tevbe ettim her suça, tövbesiz biri kaldı
Bu günahın tövbesi kolay edilmiyormuş
Görünmez zincirlerle bağlıyken bir zindanda
Gideceğim denince kalkıp gidilmiyormuş
Mutluluk bir tercihmiş, isteyene verilen
Arama hiç kendini gözümün bebeğinde
Yaşamayı unutup koşturduğum yılları
Merhem yaptım kendime gönlümün dibeğinde
Yeter artık hazların tanrılık etsin sana
Ben kendime özgürlük belgemi veriyorum
Ezilen bir gül idim ayağının altında
Alıp yerden kendimi kendimle gidiyorum
Tükettin her sözümü ‘Hoşça kal’ demiyorum!
‘Hoşça kal’ demiyorum…