Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 08.02.2023
Depremin şokundayız.
Millet olarak depremi duyduğumuz ve ekranlarda görüntülerin gösterildiği ilk andan itibaren tam olarak ne yapacağımızı bilememenin, gördüklerimizin dehşetini ve deprem bölgesinin genişliğini algılamakta zorlanmanın sıkıntısını yaşıyoruz. Benzeri asırlardır görülmemiş büyüklükteki bu depremin nedenleri ve sonuçları üzerinde düşünüyor, mümkün-gayrimümkün her türlü nedeni ve her türlü saldırı ihtimalini düşünmeye ve değerlendirmeye çalışıyoruz.
Ülkemizin ve milletimizin düşmanları/düşmanlarımız yıkım görüntülerine sevindi; kimi açıktan sevindi kimi gizlice, bunu biliyoruz. İnsanlığını kaybetmiş bazıları, ekranları dolduran yıkım görüntüleri karşısında o kadar sevinmiş olmalılar ki ‘Tank göndermemize gerek kalmadı’ gibi aşağılık bir cümleye yer vermişler, dünyanın her yerindeki güçsüz ülkelerin varlıklarını çalarak sömüren ve semiren Fransa’nın bir dergisinde.
Geçmekte artık sizin ‘medeniyet-demokrasi’ diyerek dünyayı soyup soğana çevirdiğiniz, hırsızlık malla zengin günleriniz. Biz, sizin haçlı birliğinizle tarih boyu savaştık; alışığız yani ve biliyoruz şu anda da aynı haçlı birliğiyle savaşmakta olduğumuzu… Sadece son yüz yılda, biraz zihin bulanıklığı yaşadığımızdan sizinle müttefik olabileceğimizi sandık. Sonucu gördük: Ülkemiz, ‘müttefik’ adıyla ülkemizin pek çok yerini, kurumunu, durumunu kendilerine açtığı ülkelere karşı hiç de örtülü olmayan bir savaş vermektedir. Bu ülkelerin hepsi, kim ülkemizin düşmanıysa ona yardım etmekte, savaşması için silah ve eğitim vermekte. Bu haçlı ülkelerin birbirlerine karşı sorunları olsa bile hepsi Türkiye’mize karşı her zaman tek bilek olmuşlardır. Biz de her zaman her saldırıya karşı gücümüzü toplayıp vatanımızı savunmaya çalıştık; vatanımızın bedenini kurtardık, elleri ve ayakları da zamanını bekliyor.
Azerbaycan ve Pakistan gibi dostlarımız, depremi duydukları anda bize yardım etmek için çağrı beklemediler, hemen kalkıp ne yapılabilecekse yapmak için kolları sıvadılar. Pakistan meclisindeki vekillerin bir aylık maaşlarını Türkiye’ye gönderme kararı karşısında ağladığımı saklayacak değilim. Biz de onlar için aynısını yapardık, geçmişte yaptık da zaten. Kardeşlik böyle bir şey. Yardım eden tüm ülkelere, yardım için iyi niyetle gelen ekiplere de minnettarız. Bu zor günümüzde bize yapılan yardımları da unutacak değiliz.
Pakistanlı vekillerin yaptığını, ülkemizin meclisinden de bekliyoruz. Vekillerle birlikte yüksek maaş alan veya birkaç maaş alan kim varsa bu tarihten itibaren en az bir yıl boyu, bir ay alıp bir ay deprem bölgesinde kullanılmak üzere maaşlarını toplu olarak bağışladıklarını, bu ülkenin sorumluları olan vekil ve bürokratlar da ilan etmelidirler. Şu andan itibaren ‘fiili dua’ vaktidir; sorumluluk bilincine sahip her kişinin evindeki-elindeki-cebindeki-kasasındaki ‘fazlayı’, asırlardır benzeri görülmemiş büyüklükteki bu depremin yaralarını sarmak için ortaya koyma vaktidir. Bu bir sınavdır unutmamalıyız, bu büyük felaket karşısında Allah, bu felaketi yaşamayanlara, bu felaketi yaşayanlar için ne yaptıklarını soracaktır.
Bu, hepimizin sınavı.
Deprem bölgelerimize arama-kurtarma için gidenlerimizin kurtardıkları her kişi için şükrederek ve yeni bir kişinin kurtuluşunu daha dualarla gözlerimiz dolmuş olarak bekliyoruz. Deprem bölgesinden uzakta olanlarımız da ‘Ben ne yapabilirim? Biz ne yapabiliriz?’ sorusunu gündemlerine alarak bölgeden gelen talebe göre çalışmalara başladılar. Ne isteniyorsa yardım gönüllüleri ona göre hazırlık yapıyorlar. Tüm ülkemiz yardım seferberliği için ayakta. Yaramız büyük, sarabilmek için insanüstü bir gayret göstermek gerektiğinin bilincindeyiz. Biz bu yaramızı da sararız evvel Allah, milletimizin her evladı bunun için hazırdır fakat insanlarımızı kaybetmenin acısı çok büyük ve tarifsiz. Keşke depremde onca insanımızı kaybetmeseydik de yıkılan yalnızca binalar olsaydı.
Aziz Milletim! Başın sağ olsun.
Rabbim! Ölenlerimize merhametinle muamele eyle, yaralılarımıza şifalar lütfet, kalanlarımıza sabırla birlikte kenetlenerek bu yarayı saracak gücü ve bilinci kullanmayı nasip et.