Görüntü ve Söz Yetmiyor

İslami Hayat Dergisi (Sayı:12)

Acı acı yaşayanların ve bunlara şahit olanların artık gayet iyi bildikleri gibi:

dışa yönelik ayırt edici görüntülerin;

protestolarda ön sıralarda yer alarak zulmü ve küfrü lanetleyen sloganlar atmanın;

orda burda sürekli göze çarpmanın ve fark edilir olmanın;

sözü ‘Kudüs, Filistinli Müslümanlar, Sudan, Somali…’diye başlatarak yerlerini öğrenmek için haritaya bakma gereği bile duyulmayan coğrafyalarda yaşanan sıkıntılara atıf yapılan konuşmalar yapmanın/dinlemenin;

zahiri görüntüye sonuna kadar dikkat edildiği halde ahlâkî yapıyı düzeltmemenin, aile içinde yaşanan hiçbir sıkıntıya merhem olmadığı biliniyor.

İslam; bireysel olarak kişilerde yaşanmadıkça, ahlâk haline gelmedikçe ne aileye ne topluma ne de ümmete çözüm/deva, şifa ol(a)mamaktadır. Gözünü yumana ışığın fayda vermediği gibi.

Anne-baba olarak; ‘Çocuklarınızla çocuklaşınız.’(HŞ) ölçüsünü hayatına hâkim kılıp onlarla yaşlarına göre oyunlar oynamayan; karı-koca olarak birbirine ‘şefkat ve merhamet’ göstermeyen, ‘af ve bağışla’ birbirini bağrına basmayan; evlatlarını Allah cc.nin en güzel ve tatlı bir lütfu, kapısı kapanmaması muhtemel hoş bir sadaka-i cariye olarak görmeyen; onların bir salih amel sayılması için her türlü emek ve imkânını seferber etmeyen; onların giyeceklerine, ders notlarına, beden sağlıklarına gösterdikleri hassasiyetin kat kat fazlasını ‘iman, akıl, kalp’ sağlığına ve sağlamlığına göstermeyen kişilerin; milletleri, ülkeleri ve İslam coğrafyası için yapacakları fazla bir şey yoktur. Sürekli konuşup durmaktan başka… Hâlbuki artık daha az konuşup sonuç almaya yönelik olarak daha çok iş yapmanın vakti herkes için çoktan gelmiştir. Bu konuda ‘Siz kendinizde olanı değiştirmedikçe Allah sizde olanı değiştirmez.’ (Rad Suresi:11) ayeti kişilerin düşünce ve amel dünyalarının girişinde bulunmalıdır.

İnsanların olması gereken konumlarda bulunmadığı her ortamda, tavır ve davranışlarda sapmalar görülür. Aile yapımız da bu hususta epece tahribata maruz kaldı. Bu toplumda pek çok kişi senelerdir, haklı-haksız ‘ataerkil’ aile yapısını eleştirmişlerdir. Ancak sebeplerin çoğu haklı bile olsa yapılan bu eleştiriler; olması gerekeni tespit ederek uygulamaya koyan doğru bir tavır yerine, ne varsa yok etmeye kararlı bir tavır ortaya koyarak aile ve topulumda yaşanan hiçbir soruna çözüm sunamadı. Dahası çözüme yönelik olmayan bu daimi itiraz hali, her şeye sürekli itiraz haline gelerek yeni ve daha kötü sorunlara sebep oldu. Cinsiyet karmaşası yaşayan çocuklar gibi…

Çok eleştirilen bu yapının çözüldüğü ortamlarda, özellikle hayata yönelik hayal ve idealleri noktasında tatminsizlik yaşayan kişilerden oluşan ailelerde, yeni bir model ortaya çıktı:

‘Çocuk merkezli aile’

Bu ailelerde her şey çocuklara göre ayarlanır. Bu aile şeklinde, belli oranda çocuğun ihtiyaçları ve hayata hazırlığı için gerekli olan şeyler ön plana çıkmış ve bunlara önem veriliyormuş gibi görünse de gerçekte sorunlu pek çok durum vardır. Bunların en önemlileri şunlardır:

·Bu ailelerde çocuğun kapasitesine bakılmadan hedef gösterildiğinden bu durum sorunlu çocuklar ortaya çıkarır.

·Çocuğun ne istediğinden, ne ile ve nasıl huzurlu olacağından çok, ebeveynin ve eğitimcilerin ne ile mutlu olacakları ön planda olduğundan, tatmin olmayan büyüklerin hem kendileri hem de çocukları sorunlu olurlar.

·Bu yapıdaki ailelerin çoğunda, çocuğun öncelikli yönlendirilmesi yalnızca iyi gelir getirecek bir meslek edinmeyle sınırlı olduğu için; hedeflere ulaşılsa bile kalpleri huzura ermiş ‘sorumlu ve ruhsal tatmine ulaşmış’ insan yerine ‘sorunlu ve tatminsiz’ insanların ortaya çıkmasına sebep olunmaktadır.

·Tüm başarı, her yıl alt üst edilen bir sınav sisteminin sonuçlarına bağlı olduğundan çocukların şahsiyet oluşumuna gereken önem verilmiyor ve çocukların şahsiyet oluşumu için gereken alt yapı ve eğitim-öğretim ihmal ediliyor.

·Çocuk merkezli ailelerde, ebeveyn ancak çocukları onların koydukları hedeflere ulaşırlarsa kendilerini iyi ve başarılı hissettiklerinden, çocuklarda yaşanan en küçük sorun bile onların hayatını alt üst etmeye yetiyor.

·Bu yapıda yetişen çocuklar, aile büyüklerinden kopuk yetiştikleri için onların tecrübelerinden, derinliklerinden ve en önemlisi onların sevgilerinden, merhametlerinden mahrum yetişmektedirler. Bu süreçte anne-babalar, hayatın sorunlarıyla yoğun şekilde uğraşmakta olduklarından, çocuklar için yeterince zaman ayıramamaktadırlar. (Uygun şartlar oluşturulduğunda dede ve ninelerin yakınında, onların hoşgörüsünün kuşatıcılığı altında yetişen çocukların kendilerine daha güvenli insanlar olduğu görülmektedir.)

Bunların farkına varan, ‘inançları her şeyden değerli olan’, ‘dünya hayatının geçiciliğini unutmamış’ her eğitimci ve her anne-babanın şunu asla unutmaması gereklidir: Eğitim, anne-baba ve eğitimciden başlamalı ve bu eğitim ancak hayatın son bulmasıyla bitmelidir. Bu baştan kabul edilirse, herkes, her insan gibi hata yapabileceğini de kabul etmiş olur. Bu da kişiyi, ilgili durumda doğru davranış nedir, öğrenmeye sevk eder. Çünkü yapılan iş çok önemlidir: İnsan eğitimi

Her eğitim faaliyetini sevgi kuşatmalıdır:

Bu konuda, birkaç hafta önce yaşadığım bir olayı örnek vermek istiyorum. Dersine girdiğim, sorunlu bazı öğrencilerin de bulunduğu sınıflardan birisi, her zaman çok pis oluyordu. Sabahki ilk derste de aynı durumu görünce, ‘Galiba unutulmuş.’zannıyla sınıf başkanını ilgili müdür yardımcısına gönderdim. Çocuk döndü ve ‘Hocam, sınıfımız her zaman çok pis olduğu için bize ceza olarak temizlenmemiş.’dedi. Yapacak bir şey yoktu fakat sınıf da çok kötü görünüyordu. ‘Hadi bakalım, herkes kendi sırasının içini, üstünü, altını iyice temizlesin.’dedim. İşi biten öğrenciler ellerini yıkamaya giderken arkamda iki öğrenci birbirine sataştı. Geri dönüp arkadaşına vurana dedim ki: ‘Şimdi sen, sataşmana ceza olarak çöpün çevresindeki kâğıtları da toplayacaksın.’ Bu çocuk, öğretmenlerin kendisinden çok şikâyetçi olduğu, geçimsiz, ters çocuklardan birisiydi. O anda bana da her türlü cevabı verebilirdi. (Çocuğun yaşadığı sorunları daha sonra öğrendim.) Geldi, önüme dikildi ve arkadaşlarının ortasında bana tek cümlelik bir soru sordu: ‘Hocam, beni seviyor musunuz?’ ‘Elbette seviyorum.’dedim. Öğrencim: ‘Tamam öyleyse.’dedi ve başladı çöpün etrafındaki kâğıtları alıp içine atmaya.’

Bu olay üzerinde daha sonra çok düşündüm ve pek çok kişiyle paylaştım. Galiba biz ‘Sevgi Toplumu’ olmanın yollarını aramalıyız. Galiba biz, sevginin dağlar deldiren gücünü unutmuşuz. Eğer Hz. Peygamber, sahabesine, kimi seviyorlarsa bunu ona söylemeyi emretmişse bunun sebepleri üzerinde bir daha düşünmeli değil miyiz? Sevgi açlığı çeken insanlara yardımcı olmanın ve onları doğru bir yere yönlendirmenin tek yolu, onunla irtibatı gönül kapısından yapmaktır. Bilindiği gibi gönül, sevginin soyut makamıdır. Bu durum aile içi ve dışındaki ilişkilerde de unutulmamalıdır.

Herkes başkasının çocuğuyla da ilgilenmelidir:

İnsanın yaptığı her iyi davranışın kendisine aynıyla dönen bir tarafı vardır. Herkes çevredeki çocuklarla da kendi çocukları gibi, kendi çocuklarıyla birlikte ilgilenmelidir. Bu ilgi kendi çocuklarına bereketlenerek dönecektir. Özellikle yetim ve öksüz çocuklarla muhakkak ilgilenilmelidir. Bu ilgi; kişinin kendisine, çocuklarına ve İslam milletine yapacağı en büyük hizmettir. Çünkü bilindiği gibi, bazen en iyi ailelerin çocuklarında bile, bilenleri şaşırtacak durumlar ortaya çıkabiliyor. Yüzlerce ailede, ‘Mum dibine ışık vermez’ atasözü yaşanabiliyor. Herkes başkasını da aydınlatması gerektiğini düşünerek davranırsa, nasılsa o kişinin evlatlarına da birisinin ışığı düşecektir. En azından anne-babanın bu durumu, Allah Teala’yı hoşnut eder, nimetin artmasına veya külfet haline gelmemesine sebep olabilir. Bu konuda uygun kişiler (mümkünse çocuklardan habersiz yapılan ön görüşmeler yoluyla) yardımlaşmalı, iş bölümü yapılmalı ve ortak uğraşlar vermelidirler.

Uygun aile büyüklerinden yardım alınmalıdır:

Yeni nesil, kendi neslini yetiştirmede zorlandığını artık rahatlıkla itiraf ediyor. Paraya dayanan tüm çabalar, çocukları daha iyi insan yapmaya yetmemiştir. Öyleyse bundan sonra durumun yeniden değerlendirilmesi yapılmalı ve insanlar aile çevresiyle ve sosyal çevreyle ilişkilerini, yalnızca kendi rahatlarına ve isteklerine göre yapılandırmaktan vaz geçmelidirler. Yaşanan sıkıntıların farkında olan insanlar, hayatın yeniden ve yeni nesillerin sağlıklı bir şekilde yetişmesine imkân verecek biçimde yapılandırılmasına çalışmalıdırlar. Mesela, mümkünse hem evler hem de aile biraz daha genişletilmeye çalışılmalıdır. Çocukların dede ve nineleriyle özel ilişki kurmaları sağlanmalıdır. Anne-baba, aile büyüklerinin yanlış ve eksiklerini sayan, yanlı ve adaletsiz dedikodulardan vaz geçmeli, çocuğun kulağını olumsuz önyargılarla kirletmemelidirler. Bu yapılamıyorsa aile çevresinden uygun olanlarla ilişkiler yakınlaştırılmaya çalışılmalıdır.

Geniş ailenin de elbette zorlukları vardır ancak çekirdek ailenin yaşattığı sorunlarla kıyaslandığında, bu durum tercih edilebilir.

 

Anne-baba, ‘SABIR MEDRESESİ’ne öğrenci olarak kaydolan iki kişidir:

Bu medrese, diplomayı ölmeden vermiyor. Burada alınan eğitim hep devam ediyor. Anne-babalar, ya geçerler ya kalırlar. Eğer geçemezlerse ‘sabır’ sınavına farklı şekillerde hep devam ederler. Tekrar tekrar kalırlarsa belki de atılırlar. ‘Cennet annelerin ayakları altındadır.’ hadisine mazhar olamamak atılmak sayılmaz mı acaba?

VİDEOLAR


Kur’an’a Şirk Koşmak.(07.03.2024)
Kur'an'a Şirk Koşmak.(07.03.2024)
Narsizm, Sekülerizm, Deizm. (02.03.2024)
Narsizm, Sekülerizm, Deizm. (02.03.2024)

Rasulullah’ın Kur’an’la İlişkisi (22.02.2024)
Rasulullah'ın Kur'an'la İlişkisi (22.02.2024)
Kur’an’a Göre ’insanların çoğu’ (15.02.2024)
Kur'an'a Göre 'insanların çoğu' (15.02.2024)

Kur’an’a Göre Din Tüccarlığı. (08.02.2024)
Kur'an'a Göre Din Tüccarlığı. (08.02.2024)
Yaşamın Amacı Anlamı. (19.01.2024)
Yaşamın Amacı Anlamı. (19.01.2024)

Kur’an’da İnsana Sorulan Sorular. (12.01.2024)
Kur'an'da İnsana Sorulan Sorular. (12.01.2024)
Sorumluluk Bilinci, Kur’an’a Göre İnsanın Sorumlulukları. (04.01.2024)
Sorumluluk Bilinci, Kur'an'a Göre İnsanın Sorumlulukları. (04.01.2024)

İnsanın Dünya Sınavının Konuları (28.12.2023)
İnsanın Dünya Sınavının Konuları (28.12.2023)
Kur’an’ın Aile Önerileri (21.12.2023)
Kur'an'ın Aile Önerileri (21.12.2023)

Cihad Nedir? (14.12.2023)
Cihad Nedir? (14.12.2023)
Allah’ın Orduları (07.12.2023)
Allah'ın Orduları (07.12.2023)

Lanet-Lanetlenme Nedir? (30.11.2023)
Lanet-Lanetlenme Nedir? (30.11.2023)
Siz Diyorsunuz ki - Kur’an Diyor ki (26.10.2023)
Siz Diyorsunuz ki - Kur'an Diyor ki (26.10.2023)

Sadaka ve Zekat Nedir? Kaç Çeşit Sadaka Vardır?(09.11.2023)
Sadaka ve Zekat Nedir? Kaç Çeşit Sadaka Vardır?(09.11.2023)
Kur’an’ın Anlaşılması Önündeki Engeller ’Çeviri Sorunu (02.11.2023)
Kur'an'ın Anlaşılması Önündeki Engeller 'Çeviri Sorunu (02.11.2023)

Ecel ve Ecel i Müsemma (19.10.2023)
Ecel ve Ecel i Müsemma (19.10.2023)
Kader Nedir? Kader Algımız Nedir? (12.10.2023)
Kader Nedir? Kader Algımız Nedir? (12.10.2023)

Kıyamet Çeşitleri (05.10.2023)
Kıyamet Çeşitleri (05.10.2023)
Kadın Çıkmazları (20.06.2021)
Kadın Çıkmazları (20.06.2021)

Ailevi Mutluluğun Temel İlkeleri  (23.04.2019)
Ailevi Mutluluğun Temel İlkeleri (23.04.2019)
Kadınlarla İlgili Gelenek Nasıl Oluştu? / Geleneğin Takma Bacakları (21.02.2021)
Kadınlarla İlgili Gelenek Nasıl Oluştu? / Geleneğin Takma Bacakları (21.02.2021)

Kur’an’a Göre Şirk (12.11.2020)
Kur'an'a Göre Şirk (12.11.2020)
Hz. Meryem Örneğinde Kadın Hakları-1 (29.10.2020)
Hz. Meryem Örneğinde Kadın Hakları-1 (29.10.2020)

Hz. Meryem Örneğinde Kadın Hakları-2 (29.10.2020)
Hz. Meryem Örneğinde Kadın Hakları-2 (29.10.2020)
Şeytan ve Şeytanlaşmak-1 (22.10.2020)
Şeytan ve Şeytanlaşmak-1 (22.10.2020)

Şeytan ve Şeytanlaşmak-2 (22.10.2020)
Şeytan ve Şeytanlaşmak-2 (22.10.2020)
Cahil Kimdir? Cehalet Nedir? (15.10.2020)
Cahil Kimdir? Cehalet Nedir? (15.10.2020)
Joomla templates by Joomlashine