Afili sözlerine ‘Vay anam be!’ dedirten
Bir yamulmuş görüşün rüzgârında seğirten
Yaşanmamış ömrümde ya çıkmaz, ya çukurdun
Belimdeki ağrıydın, sırtımdaki kamburdun.
Kutsanmış zehir sunup kanlım oldun sevgilim,
Yıldırımlar artığı Semud’dan kalmış ilim
Kendimi bu şehirde kaybetmedim arama
Başka bir şehirdi o, tuz basardı yarama
Orada anlatıldı yazılmamış hayatlar
Gençliğime benzeyen unutulmamış tatlar…
Kavruk bakışlarını kim anlar bu şehirde
Sen de bir uzun hava söylersin gün gelir de
Her kendini beğenmiş gibi üstten bakana
İstenmeyen yazgıyı kına diye yakana
Gözlerin kapalıyken avuçların açıktı
Kırışık ağızlardan ütülü sözler çıktı
Ağzında salyaları koştu çalınca ziller
Toprağın reddettiği ikiyüzlü reziller
Çaresizdin… Gül diye, diken vardı yakanda
Ne yana dönersen dön, ensen yine arkanda
Katmerli yalnızlıklar uzlet tadında değil
Zor yaşanmış ömrümde hicrandan sonrayı sil
Hep az gidip uz gittim tükenmez gecelerce
Kendimi aynalarda görmedim senelerce
Sevgimle geçindiğim yılık gözlü dünyada
Yoktu dişlek devlerden sığınacak bir ada
Sen yoktun, kimse yoktu, ben vardım ve o vardı
Merhem tutmaz yaramı sözleriyle sarardı
Dejavu deniliyor, tekrardır bazı anlar
Ölümü öğrenmek zor, anlatmaz yaşayanlar
Yılların sonu gelir bakarsın bir meçhule
Dumanı tüten kora bir de savrulan küle…
Bahar gelmez kışlarda açmadan solduğumu
Kendi yangınlarımda yanıp kül olduğumu
Anlatmak neye yarar, anlamadın, bilmedin,
Dumanım tütüyordu, görmedin ve gelmedin…
Bak yine cana geldim, küllerimden doğarak
‘Merhaba hayat’ dedim, en baştan başlayarak
Yağmur, ben ve gökyüzü başladık değişmeye
Bir türkü tutturarak gülümsedim her şeye…