CAMİDEKİ FİTNE!

Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 11.05.2021

Bir süredir ortalarda dolanan bir video var. Ben de bekliyordum, biri bunu bana gönderir ve sorar, ‘Bu ne?’ diye. Sonunda bir arkadaşım, altında şöyle bir notla gönderdi: ‘Sahurda gördüm, sabaha kadar uyuyamadım.’ Gönderdiği videoya o anda ve daha sonra tekrar tekrar baktım, bu ülkede pek çok kadının(1) zaman zaman yaşadığı bir durum vardı görüntüde. Şunu hemen belirtmek gerekir ki bu durum nadirattan değildir.

Videodaki olay şöyleydi: Bir cami bahçesinde, yanlarında küçük bir kız çocukla, biri orta yaşlı ikisi daha genç üç hanımın karşısında yedi kişi kadar görünen bir erkek topluluğu vardı. Bu hanımlar camiye girerek ibadet etmek istemişler ancak kendilerine ‘Kadınlar camiye giremez.’ deniliyor ve evlerinde ibadet etmeleri söyleniyordu. Hanımlardan genç olanın kendisine bu sözleri söyleyen kişiye itirazına, buradaki erkeklerden biri onları suçlama yolunu tercih ederek: ‘O zaman siz, Peygamberlerin hadislerinden çok çok uzaksınız.’ diyordu. Ona yardımcı olan bir diğeri de arkadan: ‘Muhalefet edenler camiden çıktı’ diyerek destek veriyor; önde olan erkek: ‘Gel işte buyur buyur!’ diyerek destekten hoşnutluğunu ifade ediyordu. Diğerleri de durumu seyrediyorlardı. Genç hanım, kendisinin Marmara İlahiyat mezunu olduğunu, hadisleri kendilerinden daha iyi bildiğini ifadeye çalışsa da beyefendi: ‘1500 tane ilahiyat bitirse de kendisinin gözünde hava olduğunu’ tekrar tekrar söylüyordu. Genç hanımın: ‘Siz; kadınlar camiye giremez, diyemezsiniz!’ itirazına öndeki erkek: ‘Peygamberin hadisi var, kadının camisi evi. Aç İmam Buhari’yi, Tirmizi’yi oku. İlahiyat okuyormuş hıh!’ cevabını veriyordu. Bu adam, sanki herkesin onun gözünde bir değer kazanma isteği varmış gibi kendini din adına yargıç makamında görerek: ‘Sen benim gözümde havasın hava’ diyordu. Oradaki yetişkin hanım, onlarla tartışan genç hanımı koluna girip götürürken Marmara İlahiyatlı olduğunu söyleyen bu hanım: ‘Kadınlar camiye giremez, kadınlar onu yapamaz, kadınlar bunu yapamaz, siz kimsiniz ya? Biz niye camide namaz kılamıyoruz! Yok, kadın evinde kılacakmış! La ilahe illallah!’ diyerek tahammülünü aşan bu duruma itiraz sesini yükseltiyordu.’

Böyle durumlar veya videolar karşısında erkekler ne düşünür, nasıl etkilenir bilemiyorum. Bildiğim şey, bu tavır ve davranışlardan ‘kadınlar, genç kızlar’ çok kötü etkileniyorlar. Bu olayın oradaki en küçük tanığı olan, on yaşında kadar gösteren kız çocuğunun belleğinde nasıl bir izinin kalacağı düşünülmelidir. Acaba bu çocuk, yanındakileri camiye sokmayan bu adamların dininin mensubu olmak ister mi? Cemaatsiz camilere üzülenler, acaba kadınların olmadığı yerlere, nesillerin çocukluktan alışık olamayacağını, bu nedenle büyüdüklerinde de gelmeyeceğini fark edemiyorlar mı?

Bazen bazıları: ‘Türkiye’de deizm yok.’ iddialarını dile getiriyorlar; ben tersini savunuyorum: Türkiye’de gençler arasında korkunç bir deizm var ve bunun sebebi kendini dinin sahibi sanan, herkesi kendi telakkilerine göre davranmaya mecbur etmeye çalışan din yobazlarıdır. Adalet ve hakkaniyeti esas alan bir din telakkisi ortaya konulamadığı sürece de deizm artarak devam edecektir. Üstelik bu deizm çok ilginç bir şekilde, yaşanmakta olan bu dışlama ve aşağılamaya rağmen genç kızlardan çok genç erkekler arasında yaygın. İfade edilmemesi olmadığının delili değildir. Bu konuda yanılmayı ne kadar isterim.

Yukarıda özetlediğim olayın neresi ele alınsa deve gibi her yanı eğri… Düzeltilmesi en zor eğrilik ise bu olaya neden olan kişilerin eğri olduklarını bilmemeleri hatta kendilerini en doğru yolda sanmaları. Bu anlayışın farkında olmakla birlikte yine de birkaç duruma işaret etmek gerekir:  

KUR’AN’DA İSLAM, HELAL-HARAM VE ELÇİ NASIL TANIMLANMAKTADIR:

İslam’ın öğrenileceği, vahiyle indirilmiş ve Allah tarafından korunacağı bildirilen tek kitap Kur’an’dır. ‘Bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu koruyan da yine kesinlikle biziz.’ (Hicr:9) Dünya üzerinde Allah tarafından korunan başka bir kitap yoktur. Bu nedenle Kur’an dışındaki hiçbir kitap yanlış ve eksiklikten uzak değildir. ‘İşte bu içinde şüphe olmayan kitap erdemliler için doğru yol kılavuzudur.’ (Bakara: 2). Yüce Allah, Kur’an’ın apaçık olduğunu da söylemektedir: ‘İşte böylece biz onu apaçık âyetler olarak indirdik.’ (Hac: 16; Bakara: 99; En’am: 114). İslam’ın tamamlanıp kemale erdirildiğini de Yüce Allah Kur’an ayetiyle açıklamıştır. ‘…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim…’ (Maide: 3)

Helal ve haram koymak, ilahlık hakkıdır; yasak koymak ve serbest bırakmaktan başka bir durumdur. İnsanlar, Allah’ın Kur’an’da açıkça belirlemediği durumlar için uyarılmıştır: ‘Dilleriniz yalana alıştığı için “Bu helâldir, bu haramdır” demeyin.’ (Nahl: 116). Kur’an’da neyin helal kılındığı neyin haram kılındığı apaçık bellidir. Bir konuda hüküm belirtilmemişse demek ki gerek yoktur. Kur’an’ın tüm helal ve haramları insanın iki cinsi içindir. Bu konudaki yanlış yaklaşımlar şöyle eleştirilmektedir: ‘Dediler ki: “Şu hayvanların karınlarında olanlar, yalnız erkeklerimize aittir; kadınlarımıza ise haram kılınmıştır. Şayet yavru ölü doğarsa, o zaman kadın-erkek hepsi onda ortaktır.” Allah, bu değerlendirmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz ki O, hikmet sahibidir; hakkıyla bilendir.’ (En’am: 139).

Hiçbir elçi Rabbinden vahiy almadan din adına konuşamaz: ‘ O, kişisel isteklerine göre konuşamaz.  O (size okuduğu), kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir. (Necm: 3,4). ‘Sen, sana vahyolunana uy.’ (Yunus: 109); ‘ De ki: “Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyarım. İşte bu Kur’an, rabbinizden gelen kanıtlardır, inanan bir topluluk için doğru yol kılavuzu ve rahmettir.’ (A’raf: 203). ‘Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız.’ (Hakka: 44-47) buyurulmaktadır. Vahyi alan elçi için belirtilen bu ilkelerin, sonraki müminler için söz konusu olmaması düşünülemez.

YAHUDİLE(ŞENLE)RİN KADIN TELAKKİSİ, İSLAM’A AİT DEĞİLDİR:

Yüce Allah, Kur’an’da, Hz. Meryem’e hitaben: ‘Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ, secde et, rükû edenlerle birlikte rükû et." (Al-i İmran: 43) gibi ayrıntı sayılacak bir bilgiyi bizimle neden paylaşıyor? Erkeklerin kadınları mabetten dışlamaları, yalnızca Meryem’in çağında değil her dönemde vuku bulan bir durum olması sebebiyle olabilir mi? Hz. Meryem’den önce Yahudiler kadınları mabetten kovmuşlardı. Burada Yüce Allah âlemler içinden seçip herkes için örneklediği bir kadın üzerinden ne buyurduğunu ifade etti; buna rağmen Yahudiler daha sonra yine eskiye döndüler.

 
CAMİLER KİMİN MÜLKÜDÜR:
 
Hiçbir cami, hiç kimsenin özel mülkü değildir. Camiler Beytullah’ın dünyanın farklı yerlerindeki şubeleridir ve aynı saygınlığa sahiptir; bu nedenle hiç kimsenin bir başkasını camiye girmekten engelleme hakkı yoktur. ‘İslam’ın camilerinde kadınları mabetlerden kovan ‘hahamlar’ var!’, düşüncesine neden olmaya kimsenin hakkı yoktur. Videodaki görüntü, kadınları mabetlerden kovan Yahudi hahamları hatırlatıyor ancak asla Müslümanları hatırlatmıyor. Mabedin sahibi olduğunu ve oradan dilediğini kovabileceğini düşünen din adamlarına(2), oradaki genç kızın: ‘Siz kimsiniz ya?’ sorusuna oradakiler davranışlarıyla: ‘Biz bu dinin sahipleriyiz.’ cevabını vermektedirler. Oysa İslam’ın sahibi Allah’tır, insan İslam’ın sahibi değil ancak mensubu olmak için çaba içinde olabilir. 
 
RASULULLAH’IN SÖZLERİ EYLEMİYLE ÇELİŞMEZ:
 
Rasulullah ömrü boyunca kadınları ibadet ve diğer toplantılar için mescide davet etmiştir. Çünkü bu davet Kur’an tarafından şöyle yapılmaktaydı: ‘Ey iman edenler! Toplanma günü namaz için çağrı yapıldığında Allah’ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır.’ (Cuma: 9). Birileri bugün, bu çağrı ‘cuma namazı içindir, o da yalnızca erkeklere farzdır, kadınların gelmesine gerek yoktur.’ derse o kişinin bunun için Kur’an’dan delil getirmesi gerekir ki böyle bir delil yoktur. Bu konudaki yanlış, her konuya sirayet eden bir yanlışın başlangıç noktası olmaya devam etmektedir. Elçiliği boyunca kadınları ibadet ve diğer toplantılar için mescide ısrarla davet eden Nebimizin bu durumun tersini ifade edecek söz söylemesi, Kur’an, akıl ve mantık açısından mümkün değildir. Çünkü Nebimizin buyrukları, eylemleriyle çelişmez. Dahası, -bu yazının konusu olan- kadınları camiden kovmak için tartışan erkeklerden birinin okunmasını tavsiye ettiği kitaplardan birinde: “Allah’ın kadın kullarını, camilere gitmelerine engellemeyiniz.” (Müslim, Salat: 140) rivayeti de bulunmaktadır. Yani o kişi de okunmasını önerdiği kitapta ne yazdığını bilmiyor esasında. 
 
SİZİN İNANDIĞINIZ ‘DİN’ MÜSLÜMANLARA VE İNSANLIĞA NE ÖNERMEKTEDİR:
 
Cami önünde kadınları camiye sokmayarak dindarlık gösterisi yapanlara şunları sormak gerekiyor:
 
Bakın ülkemizde yoksulluk var, deizm artıyor. Müslüman olduğunu söyleyenlerin İslam’dan uzak bir hayatı var. Sınırımızdaki iki ülkede savaş var, onların muhacirleri de ülke olarak bizi çok yoruyor. Afganistan ve Yemen gibi birbirinden uzak iki İslam beldesinde Müslümanlar arasında, gayrimüslim silahlarıyla sürüp duran sebebi belirsiz savaşlar var. Afrika’da insanlar sömürgelikten kurtulamamanın acısını ve yoksulluğunu yaşıyorlar. Müslüman olduğunu söyleyen ülkelerde İslamî değerlerden uzak bir savurganlık-kaygısızlık-ilgisizlik var. ABD ülkemizin güneyine ve mavi vatan sınırlarına sayısı belirsiz üsler kurarak ülkemizi işgal planı hazırlığındadır. Tüm bunlar hakkında ‘sizin dininiz’ ne önermektedir?
 
*Ursula Von Der Leyen, üçü ekonomi biri tıp dört fakülte bitirdikten sonra ülkesinde üç ayrı bakanlık yapmış, yedi çocuklu bir kadın olarak şu anda Avrupa komisyonu başkanıdır. Sizin görüşlerinize aykırı bir kadın figürü olarak sizin kadın telakkinizi yerle yeksan ederek ülkemize geliyor ve Avrupa Birliği adına isteklerini sıralıyor. Merkel Avrupa’nın en güçlü ülkesi olan Almanya’yı senelerdir çok başarılı bir şekilde yönetiyor. İngiliz kraliçesi, İslam dünyasının tamamında etkili siyasetler izliyor ve Müslüman ülkeleri birbiriyle savaştırarak, iç savaşlar çıkararak, kendine bağlı siyasileri iktidar ederek doğrudan veya dolaylı şekilde kendisine bağlı tutuyor; dilini ve siyasetini dayatabiliyor. Tüm bunlar hakkında ‘sizin dininiz’ ne önermektedir? 
 
 ‘Kadınları camiye sokmayarak muttaki Müslümanlar olduğunu’ sanan sizlerin var mı bir görüşünüz? Yoksa sizin İslam adına tüm düşünceniz: ‘Kadınlar camiye giremezler, kadının mabedi evidir, kadınlar fitne unsurudur.’ demekten mi ibaretti? ‘Müslüman kadınlara yasaklar’ dışında, size göre İslam’ın yaşanmakta olan tüm bu durumlar için önerdiği, sizin üstünüze vazife olan bir önerisi yok mu acaba? Lafazanlıktan başka… 
 
Ve bir genç kız yukarıda adı geçen kadınlar gibi mi olmak ister yoksa sizin kadınları camilerden kovan anlayışınızın mensubu mu olmak ister? Keşke bu inanışınıza, İslam’dan başka bir isim verseydiniz! Bu görüşler Kur’an kaynaklı olmadığına göre…
 
İSLAM, DİN ADAMLARINA DEĞİL ALLAH’A AİTTİR:
 
Nasıl ki İsa as., kendini İbrahim dininin gerçek varisi görerek mabedin sahibi ve hak(?) dinin tek temsilcisi gören hahamlarla aynı dinden değilse; nasıl ki Muhammed as., kendini İbrahim dininin gerçek varisi görerek Beytullah’ın sahibi ve hak(?) dinin tek temsilcisi gören, Beytullah etrafında cömertlik gösterisi yapan, hacceden, kurban kesen, haccı ve kurbanı ticari hayatlarına hareket getiren unsurlar olarak kabul eden müşriklerle aynı dinden değilse; ben de bugün, namaz kılmak üzere camiye gelen kadın ve kızlara: ‘Gidin fitne çıkarıyorsunuz, namazınızı evinizde kılın.’ diyenlerle aynı dinden değilim anlaşılan. (3) 
 
BU VİDEOYU GÖNDERENİN DEĞERLENDİRMESİ:
Bu videoyu bir sahur vaktinde seyrettikten sonra sabaha kadar uyuyamadığı notuyla bana gönderen arkadaşımın: ‘Bunu da seyrettiğim bu video sonrasında yazdım.’ diyerek gönderdiği yazısını, kendisinden izin alarak aşağıda paylaşıyorum: 
 
‘Sevgili dostum! "Görüyorsun iste küçük adamları/ Köhnemiş silahlarıyla saldıran sana" Görüyorsun ve engel olamadığın bir öfke ile kalkıyorsun ayağa. Kim bu seni bulunduğun hangi mekân varsa orda haklı(!) neden ve sarsılmaz(!) inançlarıyla fazlalık gören küçük adamlar. Kim bu; kimisi seni fazla dindar, kimisi fazla yozlaşmış bulup hep konuşan sesin sahipleri? Pas tutmuş akıllarını aydınlık, köhne fikirlerini ilim sayanlar kim? Ve sen dostum cevap versen bu yoz cehaletlerin hepsine, hangisinde artan bir bulantı yükselmeyecek içinde? Bilmeni isterim ki dostum, hiçbirimiz ne bu köhne fikirlerini din sayan dindarlardan ne de dinsizliği aydınlık sayanlardan azade değiliz. Öyleyse dostum "acılar bile duymadım kof yürekler önünde" ve sonra sırtına görünmez bir çifte kılıç tak çünkü bu çifte karanlığı yarmak için daha azı yetmeyecek sana.’
---
NOTLAR: 
(1)Buna benzer durumları yurdumuzun farklı şehirlerinde ben de çok yaşamışımdır. 
(2)İslam’da din adamları tabir edilen bir kitle yoktur. Herkes dinini en iyi şekilde bilmeye çalışmalıdır. Bugünkü mevcut durum, yüzyıllar boyunca sosyal ve siyasal etkenler sonucu ortaya çıkmış, oluşturulmuş bir durumdur. 
(3) Ekranlarımızı, Filistin’i işgal eden Yahudi terör devletinin silahlı teröristlerinin Mescid-i Aksa’ya baskınları ve Filistin halkına zulmünün görüntüleri doldurmuşken bu tür bir konuyu gündeme almak, bu anlamda hissedilen acıyı artırmıştır. Yahudi zulmünü kınıyor, lanetliyor ve diyoruz ki: Biz bir gün Kudüs’e vizesiz-pasaportsuz gideceğimiz günler için kavli ve fiili olarak mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü Kudüs bizimdir.