ERNEST İLE KONUŞMALARIMIZ - 3

Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 06.06.2025

İÇİM GAZZE GİBİ ERNEST

Gazze savaşı, bedenimizden narkozsuz uzuv koparma işlemi durumuna geldi Ernest. Daha ne kadar bekleyecek Müslüman olduğu iddiasında olanlar? İddia ispat istemez mi? Daha neyi bekleyecek Müslümanlar, bıçak şah damarımıza dayanmışken, münafıklarla zalimlerin kurtarıcılığını mı? Bu düzeyde ezikliğin, zavallılığın sebebi nedir? Bu iş İslam dünyasının kadınlarına mı kaldı yoksa? Kendisine bu koşullarda cihat farz olanlar, helalleşerek kefenini giyip öne düşmesi gerekenler nerede, ne zaman ortaya çıkıp üstlerine düşeni yapacaklar?

Herkesin yapılacak işi bilip kimsenin gerçek anlamda gerekeni yapmadığı durumlarda, ortaya Gazze çıkar. Biz de Kaşgar için, Keşmir için, Kırım için yakmadığımız ağıtlarımızı Gazze diye yakıyoruz Ernest. Tıpkı, iki oğlunu daha yitiren Yakub’un bu haberi alınca ‘Ah Yusuf!’ (12/84) diye ağlaması gibi. Zalimlerin Gazze karşısındaki tüm sözleri ise babasını annesini öldürdükleri çocuğa 'Ağlama' demelerine benziyor. Dünya Gazze’ye ve bize yalnızca ‘Ağlama!’ diyor Ernest, ‘Ağlama gözlerim Mevla’m kerimdir.’ (A.E. Çiçek) diyenin çaresizliğini yaşıyorum.

Sık sık ruhumun ve gönlümün çok yorulduğunu bazen tükendiğimi hissediyorum Ernest. Zihnim, parçalanmış Osmanlı ülkesi gibi. Kalbim koparılmış ‘yaşa’ deniliyor, gözüm oyulmuş ‘gör’ deniliyor, dilim koparılmış ‘konuş’ deniliyor, baş bedenden ayrılmış, bedenin her bir parçasına ‘sen başsın böyle de yaşayabilirsin’ deniliyor. Mideden, işkembeden baş olsa düşüncesi ne olur? Kendileri birleşirken bizi bölük pörçük etmeye çalışanların amaçlarını anlamak için olağanüstü bir zekâ da gerekmez ki!

Yıllar önceydi Ernest, ele geçirdikleri bir Filistinli çocuğun kolunu bacaklarını kıran bir Yahudi topluluğu görmüştüm. İşte ilk o zaman, sapkın inançlarla azmış Yahudi zulmünün korkunç yüzünü görmüştüm. Şimdi artık haberlere bakmaya bile tahammülüm kalmadı. Çünkü günümüzde kötülükler çoğu zaman sapkın bir insan topluluğu olarak değil, bir sistem, bir sapkın inanç olarak karşımıza çıkıyor. Bombalar taşıyan bir uçak sesi, ekranın alt kısmında akıp giden ‘son dakika’ başlığı olarak kaç kişinin öldüğü bilgisi, bugünkü kötülük bu. Kimi, neden, kim için öldürdüğünü bile bilmeyen insanların vahşi hayvanlardan daha korkunç bir ölüm makinesi haline gelmesi, kötülük bu.

Yahudilerin, Filistin ve Gazze’de yaptıkları korkunç zulme, adı ve konumu ne olursa olsun dünya üzerinde ‘Yahudileşenlerin’ sesleri ya hiç çıkmamakta ya da pek kısık çıkmaktadır. Yahudileşmek bir fıtrat bozulmasıdır. Ahiret inancının sessizce yok olmasıyla birlikte yaşam ilke ve amaçlarının da sessizce değişmesiyle görünür olur. Pek çok kişi, içinde bir Yahudi taşımaktadır, Ernest.

Var olmak kavgasının bitmediği ve bitmeyeceği bir dünyada sen olmasan ya da ben olmasam ne olurdu hiç düşündün mü Ernest? Çok bir değişiklik olmazdı galiba. Gerçek, herkes için bu olduğu halde sanki herkes kendisini varlığın merkezi, olay ve durumların tek önemli unsuru gibi görüyor. Ne büyük bir aldanış. Ben ise uzun zamandır en derin tefekkürlerimi Gazze karşısında ve Kur’an eşliğinde yapıyorum:

'Yahudiler, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri, nebileri zulmederek öldürmeleri, sürekli asilik ve azgınlıkları nedeniyle nerede bulunurlarsa bulunsunlar, -Allah'ın veya insanların ahdine sığınmadıkları sürece- Allah’ın gazabına uğrayacaklar ve zillet içinde olacaklardır.’ (Âli- İmran 3/112) buyrulmaktadır. Bu ayette söylenenler birer gerçektir Ernest, bunu sen de çok iyi biliyorsun. ‘Filistin’de azgınlaşan Yahudi zulmünün çözümü nedir?’ diye bu konulardan söz eden ayetlere baktığımda şu sonuca varıyorum: ‘İsrail 100 yıl önce olmayan bir devlettir, bugünkü varlığı da zulüm ve fitne sebebidir. Uydurulmuş Arz-ı mev’ud haritasını gerçekleştirmek için çalışan Yahudi Siyonizm’i ve onun kontrolündeki Batı karşısında, tüm Müslümanlar hep birlikte ve açıkça: 'İsrail'i tanımıyoruz, Filistin bir İslam coğrafyasıdır. İslam coğrafyalarının kalbinde bir şer şebekesi olan İsrail olmamalı, Yahudilerin devlet olarak varlığı sona erdirilmelidir.' demedikçe hiçbir çıkış yolu bulamayacaklardır.’

- Ernest, söylediklerimin hepsini yazdın mı? -Yazdım. – Ama Ernest, sen yine oraya benim söylemediğim bir söz mü yazdın? – Evet efendim, ben buraya sizin kitabınız Kur’an’dan şöyle bir ayet yazdım: ‘Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir.’ (Şura 42/30) – Bunu kim için yazdın Ernest, Müslümanlar için mi, Yahudiler için mi? – Tüm insanlar için. - … o sessizce gülümseyip başını eğdi, bu bir mutluluk gülümsemesi değildi. Eskiler buna ‘tebessüm-i elem’ yani ‘acı gülüş’ derlerdi. (Devam edecek.)