İki Denizin Birleştiği Yerde

Nedir aşkın alamet-i farikası, bir daha söyle…
Yaşıyorum sanır herkes hayatını yazarken
Ağızların tadını bozan ölüm gelince
Aşk, gönül gözünü ufuktan çevirmektir
Vuslat türkülerini, sessizce beklemektir
 
Alçaklık boğuşurken yılgın faziletlerle
Bir korkunç savaş olur, ölen ben, öldüren ben
Gözüm kapalı geçtim, korktuğum geçitleri
Durdurdum seneleri, pervasız ve umarsız
En baştan sorguladım, doğru denen her şeyi,
 
Avutacak halde değilim, şimdi kimseyi
Neden bilmem ilk defa kendimi dinliyorum
Bir mihenk taşıymış, her ne varsa dünyada
Yorgunum, öfkeliyim; anlamadı hiç kimse,
Gerçeğin ellerinde çıldırmak üzereyim
 
Kaderin imlasıyla yazılan berceste mısra’m
Nesir olmuşsa bir hüzün imzasıyla
Tedavülden kalksın, kendine hayranların marazları
Kurtların kuzuları sevdiği türden aşkın
Sökün apoletini, belimiz kırılmasın
 
İyileşen yaramı, kaşıyıp teskin etme
Bir deli cesareti dolduğunda gönlüme
Geçen yıllar boyunca, aradım durdum seni,
Kesif dumanlarında bembeyaz kargaşanın,
Hasret bana koşarken ben de ona kol açtım.
 
Kimsenin her istediği olmuyor bu dünyada
Herkesin her hayali gerçekleşmiyor
Anıları yüklenmiş her şeyi yok ederken
Öldük, ölümüz dirimizden pahalı gelsin diye
Keşkelerimiz yüreklerimizde…
 
Derdi kendisi olan, tek bakışla baştan çıkan
Vesvese denizinde bir siyah kuğu gibi
Ömrüme kaçak binen tüm yolcular inerken
Her şeyin istisnası mümkün değil bilsem de
Gelir miydin, iki denizin birleştiği o yere